Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cihangir’in göbeğinde küçücük bir sahne, sağda Caravaggio’nun keman çalan melek figürü, sol tarafta bir piyano. Piyanist Önder Cebeci Purcell notalarıyla açıyor geceyi. Bir klasik müzik konserine geldiğimizin bilinciyle sessiz sakin, efendi oturuyoruz koltuklarımızda.

Derken o meleklerden biri şarkı söylemeye başlasa, nasıl bir ses çıkarmasını bekliyorsak öyle bir ses geliyor kulisten. Işıltılı kostümü ve melek tacıyla Nuri Harun Ateş beliriyor sahnede. Popla klasik müziği birleştirdiği programlarından da biliyoruz onu, dünyadaki 50 kontrtenordan biri. Ve bu gece bize ‘Barok Masallar’ anlatacak.

Haberin Devamı

Nuri Harun Ateş, bizi Vivaldi’den Handel’e, Purcell’den Bach’a, Barok dönemde dolaştırıyor, biz yavaş yavaş o “Klasik müzik kıpırdamadan dinlenir”, ezberinden çıkıp gevşiyoruz. Çünkü parça aralarında gerçekten masallar anlatıyor. Kah o dönemden kah kendi hayatından. Bir bakıyoruz ‘Hannibal’ filmindeyiz, Handel’in müziğiyle, bir bakıyoruz Nuri Harun Ateş’in kendi sesinin kontrtenor olduğunu ilk kez fark etmesini sağlayan ‘Farinelli’den meşhur ‘Lascia Ch’io Pianga’nın notaları arasında. Çocukluktan beri Ajda Pekkan hayranı olan Ateş, süperstarın bayıldığı ‘Farinelli’ filminden aryalar söylediği konseri izledikten sonra bir de bakmış ki kendisi de çıkarabiliyor bu soundtrack için bir erkek ve bir kadın sesi birleştirilerek zar zor elde edilen sesi. Ondan sonrası büyülü ve bu topraklarda doğduğu için sancılı bir süreç. Konservatuvarda kontrtenor eğitimi olmadığından tenor olarak yetişiyor önce, hep sözünü ettiği hocası Güzin Gürel en büyük şansı oluyor ve neticede bugüne geliyor.

Barok masallar ya da börek masalları
Komik ve akılda kalıcı

‘Bir Kontrtenordan Barok Masallar’ı nasıl tanımlayacağımı bilemiyorum aslında. Nuri Harun Ateş bir stand-up’çı performansıyla çok iyi bir opera sanatçısınınkini birleştiriyor sahnede. Seyirci olarak bir noktada klasik müzik dinlerken ciddi olmamız gerektiği gerçeğini bir yana bırakıp makaraları koyuveriyoruz, şarkıya girdiğinde tekrar sessizliğe bürünüyoruz. Barok döneme dair bir sürü eğlenceli hikaye öğreniyoruz. Hangi besteci hangi parçayı ne koşullarda besteledi, hangi arya gerçekte hangi duyguyu anlatıyor, bilerek dinliyoruz. Ve bunları çok komik ve akılda kalacak şekilde anlatıyor, çoğunu oynuyor. Bir yandan bir kontrtenorun maceraları da gelip geçiyor parça aralarından. Muğla’da gittikleri, yolu izi olmayan amfitiyatrodaki barok festivaline civar köylerden dinleyici akını olunca yaşadıkları sevinç, gelenlerin dörtte üçünün yarısında çıktığı konser sonunda “Yavrum, biz börek festivali diye gelmiştik ama sesiniz güzelmiş” diyen dirayetli teyze mesela.

Haberin Devamı

Purcell’in ‘Sound the Trumpet’iyle sona eren ‘Bir Kontrtenordan Barok Masallar’, 23 Nisan’da Cihangir Tatavla Sahne’de olacak tekrar. Ama Harun’un sahnede espri olsun diye söylediği şeyin son derece geçerli olduğunu; bu gösterinin pekala Zorlu PSM ya da başka bir büyük sahnede de keyifle izleneceğini, sırf yurtdışından geldiği için bilet fiyatlarına kıyıp koşarak gittiğimiz birçok konserden-oyundan-müzikalden çok daha ilginç ve eğlenceli olduğunu düşünüyorum.

Haberin Devamı

Kendiniz masalları olan bir konser ya da müziği olan bir masal dinlemek, çocuğunuza barok müziğin bir dönemin popüler müziği olduğunu ve pekala güle oynaya dinlenebileceğini öğretmek istiyorsanız bu kontrtenoru takip edin.