Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Oyun Atölyesi’nde izlediğim ‘Antonius ile Kleopatra’nın tartışılacak yanı yoktu. Tarihi atmosfer ne olursa olsun, büyük bir aşk hikayesi izledim

Bir kadın bir erkek: Antonius ile Kleopatra

Aşkının derecesini belli etmemeye, hep küçük oyunlarla sevgilisinin ilgisini ayakta tutmaya çalışan bir kadın: Kleopatra. Her defasında o oyunlara gelen, önce öfke nöbetlerine kapılıp sonra büyük aşkının gözünde bir damla yaş görünce yelkenleri suya indiren bir erkek: Antonius.
Shakespeare’in bizde pek kıymeti bilinmemiş ‘Antonius ile Kleopatra’sı, aşkı mı, tarihi mi öne çıkardığı tartışılagelmiş bir oyun. Oyun Atölyesi’nde Kemal Aydoğan’ın rejisiyle izlediğim ‘Antonius ile Kleopatra’nın ise bence tartışılacak yanı yoktu, tarihi atmosfer ne olursa olsun, bir büyük aşk hikayesi izledim. Evet, elbette Antonius’un Sezar’la iktidar mücadelesi de, bu uğurda dönen dolaplar da var ama işin odağındakiler, dışarıda kıyamet kopsa da, birbirlerinin kollarına koşunca “Şarap getirin” deyip dünyayı unutan iki aşık... Nitekim Antonius da dile getiriyor, kazandığının-kaybettiğinin teferruat olduğunu, Kleopatra’sının bir damla gözyaşı karşısında...

Haberin Devamı

Su gibi akıyor
Dört buçuk saatlik oyun, Kemal Aydoğan’ın altın makasıyla 1 saat 50 dakikaya inmiş. Hem
26-27 Mayıs’ta katılacakları Shakespeare’s Globe 2012 International Shakespeare Festival’in kuralları gereği, hem de bu devirde kimseyi kolay kolay dört buçuk saat koltukta oturtamayacakları düşüncesiyle.
O süre de güle oynaya, su gibi akıp gidiyor.
Sahiden güle ‘oynaya’, çünkü Tolga Çebi’nin Doğu motifli, oynak müziğiyle seyirci de yerinde küçük küçük kıpırdanarak başlıyor oyuna. Kemal Aydoğan bu Roma ile Mısır arasında sayısız mekanda geçen oyunu dekor değiştirmeden tek mekanda sahneliyor (Sahne tasarımında her zamanki gibi Bengi Günay’ın, ışık tasarımında İrfan Varlı’nın imzası var.) ‘İşi biten’ oyuncu da sahnedeki sıraya oturup seyirciyle birlikte oyunu izliyor.
Haluk Bilginer ile Zerrin Tekindor, tahmin edileceği gibi müthiş bir ikili olmuş. Zerrin Tekindor’un gel-git akıllı, matrak, ruh hali an be an değişen Kleopatra’sı tiyatro tarihinin unutulmazları arasına girmeyi hak ediyor. Çok yakışmış bu rol ona. Onur Ünsal ile (ki bu oyunun parlak yıldızlarından kendisi) bir sahneleri var, bitmesin istiyorsunuz... Mert Fırat, Emre Karayel, Evrim Alasya, Muharrem Özcan başta olmak üzere sağlam bir ekip oyunculuğuyla karşı karşıyayız. Ancak bir itirazım, ekibin parçası değilmiş gibi duran Kevork Malikyan’a... Malikyan,
18 yaşında İngiltere’ye gidip tiyatro okumuş, orada önemli işlerde oynamış, 50 yıl sonra yurda dönmüş bir oyuncu. Ve ne yazık ki sahnede de tam 50 yıldır Türkçe konuşmamış biri gibi duruyor, diğer oyuncular gündelik dil konuşurken, o şiir okur gibi oluyor ve bunu herhangi bir şekilde açıklamak mümkün olmadı benim için bir seyirci olarak.

Haberin Devamı

1985’te oynandı
Son olarak başta değindiğim ‘Antonius ile Kleopatra’nın bizde pek rağbet görmemesi konusuna döneceğim. Oyun Atölyesi ekibi, oyunun en son
1947’de sahnelendiği bilgisine ulaşmışlar, nitekim Ezgi Atabilen’in Milliyet Sanat’a yaptığı röportajda da bu bilgi yer aldı. ‘İlk’ ve ‘son’ ibarelerinden her zaman korkarım, keza yönetmen Engin Uludağ’ın uyarısıyla, oyunun 1985’te İstanbul Şehir Tiyatroları’nda, onun rejisiyle sahnelendiğini öğrenmiş olduk. Antonius’u Burçin Oraloğlu, Kleopatra’yı Candan Sabuncu oynamış.
Kemal Aydoğan da eksik bilgiden kaynaklanan bu hatayı derhal düzelteceklerini söyledi... Ben de buradan bildirmiş olayım. Ve bu vesileyle, tiyatromuzda düzgün bir arşivleme sisteminin, misal bir Şehir Tiyatroları’nın bütün sezonlarının programına, kadrolarına ulaşabileceğimiz bir internet sitesinin varlığına ne kadar ihtiyaç olduğunu hatırlatalım.

Bir kadın bir erkek: Antonius ile Kleopatra