Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bazı büyüklerimden her ayrılık haberinde duyduğum cümleydi: “Madem boşanacaklardı, neden evlendiler?”
Çok gülerdim “Herhalde bu niyetle evlenmemişlerdir” derdim ama aklımda da yer etmiş.
Şu an sanırım bütün Türkiye, Ata Demirer ve Özge Borak ile ilgili aynı duygular içinde.
Hem iki güzel, yetenekli, neşeli insan olarak birbirlerine çok yakıştırıldıkları, hem de “Boşandılar, boşanacaklar” haberleri ortalıkta dolanmadığı için haberi okuyan şaşkına döndü. “Aaa, çok da mutlu görünüyorlardı” cümlesine pek inanmayan biri olarak ben bile üzüldüm.
Meğer onlar aşka dair son umutlarımızı taşıyanlardanmış...
Neyse, onların aile hayatını bilmemiz mümkün olmadığından bize düşen ikisine de mutluluklar dilemek olmalı tabii...
Ama twitter’ımızı, instagram’ımızı Allah başımızdan eksik etmesin, şu an dilediğimiz gibi haklarında atıp tutabiliyoruz.

KADIN KABAHATLİ!
Neler neler, “Lütfen ayrılmayın, n’ooluur” yalvarmalarından “Bir daha hiçbir oynadığınız şeyi izlemeyeceğim” tehditlerine, “Derhal kesin şu saçmalığı” azarlarından “Zaten o adam / o kadın sana hiç yakışmıyordu abicim / ablacım” itiraflarına kadar ne ararsanız var.
Bir iki tane olsa üzerinde durmayacağım ama olacak gibi değil sahiden. “Biz artık bebek bekliyorduk” noktasında millet. Sanki onların kucağına torun gelecekti!
Bir de yine böyle durumlarda hemen dile gelen “Yuva yıkanın yuvası olmaz” korosu var ki, benim en tahammül edemediğim o.
Hemen arşivlerden
Özge Borak’ın daha önce evli olduğu haberleri çıkıveriyor, işte bak, Ata için yuvasını bozmuştu, kendi başına da bu geldi. Söylemeye
gerek var mı, gene kadın kabahatli.
Evli bir adamla birlikte olup onunla evlense de, kendisi evliyken başkasına aşık olup boşansa da, yuvayı her zaman dişi kuş yıkar!
Ve mutlu olmayı hak etmez bu yüzden. Bakınız, yıllar önce Levent Yüksel’den ayrılan Sertab
Erener’in durumu da aynıdır. Yuvanın bekçileri
korosu da, hep beraber ‘oh’ çekerler.
Ya Allah korusun, bir yuvayı bozup da sonsuza dek mutlu yaşasalardı? Bu bizim bütün ezberlerimizi bozacaktı.
Yıllarca mutsuzluktan ölerek de olsa koruduğumuz yuvalarımızda boşu boşuna cehennem azabı çekmiş olacaktık.
Biz mutlu olmuyorduk ama işte, yuvayı yıkanlar da olmuyordu.
Demek doğru yoldaydık. Rahat edebilirdik...
Hadi herkes yuvalarına.

Haberin Devamı

RIZA KOCAOĞLU YİNE TİYATRO SAHNESİNDE

Haberin Devamı

Televizyon dizileriyle; özellikle de ‘Kuzey Güney’ ve ‘Karadayı’yla ekranlarda parlamadan çok daha önce tiyatro sahnelerinden tanıdığımız bir yıldız oyuncuydu Rıza Kocaoğlu.
Dot’un unutulmaz ‘Kürklü Merkür’ünde, ‘Malafa’sında, en son da ‘Festen’de müthiş performanslar sergilemişti.
Eğer bir şekilde kaçırmadıysam, ‘Festen’den sonra sahneye çıkmadı.
Birkaç kez provalara başladığı oyunlar olduğunu, sonra kaldığını duymuştum ama neticede kısmet bugüneymiş.
Rıza Kocaoğlu’nun yolu ‘biriken’ topluluğuyla kesişmiş.
Fransız yazar Bernard-Marie Koltes’in ‘Ormanlardan Hemen Önceki Gece’sini Melis Tezkan ve Okan Urun sahneliyor; yalnızlıktan, hızla akıp giden hayattan, ikiyüzlü sistemden söz eden tek kişilik oyunda Rıza Kocaoğlu oynuyor.
Metnin Ayberk Erkay’ın çevirisiyle oynandığını, Ömer Sarıgedik’in de özel bir ses tasarımı gerçekleştirdiğini belirtelim ve oyunun seyirci karşısına çıkacağı aralık ayını bekleyelim o zaman...