Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Arada soranlar oluyor: “Hangi oyunlara gitsek bu yıl?” Diyeceğim ki, ‘Craft Tiyatro’nun oyunu ‘Garaj’a gidin.”
Bir yılbaşı gecesinde döküntü bir garajı süsleyip sevgilisini bekleyen trans seks işçisi Orkide’yi tanıyacaksınız. Deli dolu, gürültülü patırtılı, yüksek kahkahalı... Sanki hayatı bir şenlikmiş gibi, hiç derdi tasası yokmuş, feleğin sillesini defalarca yememiş gibi...
Sonra fotoğraf öğrencisi Kahraman’ı tanıyacaksınız. Utangaç, sessiz sedasız, ürkek... Sıkıldıkça tırnaklarını yiyen, ummadığı bir şey gerçek olduğunda defalarca “Bismillahirrahmanirrahim” diyen, şükreden... Sanki hayat onu daha küçücük yaşta vurmamış, anasız babasız bırakmamış, yaşıtları yılbaşı gecesini kutlarken cebinde eve gidecek parası bile olmayan o değilmiş gibi... O garajda kesişiyor yolları. Hikayeleri var anlatacak ve paylaşılacak yalnızlıkları...
İki çok iyi oyuncu
Dot’ta ‘Kürklü Merkür’ün Lola’sı olarak tanıyıp çarpıldığım Enis Arıkan Orkide rolünde yine harikalar yaratıyor. Ve karşısında bir genç oyuncu var, Güven Murat Akpınar, sahiden seyirciyi avucunun içine alıp götürüyor. ‘Suskunlar’ dizisinin İbo’su olarak tanıyoruz onu, sahnede de sahiden bambaşka.
Bu iki birbirine zıt karakterin karşılıklı oyununu tam bir düete dönüştürüyorlar birlikte. Tabii ki yönetmen İpek Bilgin’in incelikli dokunuşuyla...
Geçen yıl ‘Kabin’de yine iki yalnız insanı buluşturan Kemal Hamamcıoğlu yazmış ‘Garaj’ı da. Özellikle diyaloglar inanılmaz. İlk bir saat boyunca her cümlenin sonunda kahkaha attığımı fark ettim. Sonlara doğru hüzünlendiğimi... Ve oyunun en insana dokunan ve gerçek cümlesini alıp kalbime koydum: “Birini sevdiğin zaman şehrin nüfusu 1’e iner”.

Haberin Devamı

GARAJİSTANBUL’DA PROTOKOL KRİZİ

Şimdi bir başka ‘garaj’dan söz etmek istiyorum: Yıllar önce bir tiyatro-performans salonu olarak kurulup zaman içinde konser mekanına ve bara dönüşen garajistanbul’dan. Mustafa-Övül Avkıran çifti 2013 sonunda mekanı GNL’ye devretmişti. Yeni programda iyi konserler olduğunu görüp sevinmiştim.
Ve cumartesi gecesi ‘Kafası Karışık Kontrtenor’ Nuri Harun Ateş’in konserini dinlemek üzere tuttum yenilenmiş garajistanbul’un yolunu. Kapıda enteresan bir durum: Davetlilere gayet sevimsiz bir şekilde kimlik kontrolü yapılıyor. Adın var listede, ama sen o musun, emin olmak istiyorlar.

VIP’lerin hassasiyeti
Bu badireyi atlattıktan sonra içeri giriyorsun, salon ortasına bant çekilerek ikiye ayrılmış. Bir daha birtakım sert insanlar tarafından durduruluyorsun. Ön taraf ‘VIP’ imiş, sen kapıda koluna kırmızı bileklik takılan seçilmişlerden değilsen oradan öteye geçemiyorsun. Gayet sıkı bir kontrol, sigara içmeye girenler, çıkanlar sürekli aranmaktalar.
“Önde arkadaşım var, yanına gideceğim” diye bir şey yok. VIP’ler yanlarında yörelerinde dans edilmesinden hoşlanmıyorlarmış. Fakat bu öyle bir gece değil ki.
Nuri Harun Ateş öyle bir program yapar ki, kimseler yerinde oturmaz, hep birlikte dans edilir, samimi bir ortamdır, böyle VIP’lerle filan olacak iş değil. Zaten Beyoğlu’ndaki konser mekanları böyle değil. İnsanları, üstelik sert ve asık suratlı bir şekilde “Hop kardeşim, sen oradan öteye geçemezsin” diyerek eğlendiremezsin ki...
Mekan yöneticileri farkında mı bilmiyorum ama bir dolu tatsızlık yaşandı orada o gece.
31 Ocak’ta Mirkelam var, 14 Şubat’ta Birsen Tezer’le Bülent Ortaçgil, bu kadar protokol bana fazla geldiği için tereddüt ediyorum doğrusu...