“Yaylasından inmişler / İki kız bir ana / İnmişler aman, ağlarlar yana yana...” İki kız; Şevval ve Şehnaz Sam, bir de ana: Leman Sam. “Üç Kız Bir Ana” türküsünü kendilerine uyarlayarak söylüyorlar... Figen Şakacı Radikal’deki röportajında “Başka bir gezegenden gibisiniz” demişti onlara. Öyle gibiydiler sahiden. Kuruçeşme Arena’yı ‘Samazonlar’ işgal etmişti cumartesi gecesi.
Üç tane, kadın olmanın tırnak içindeki ‘avantajlarını’ kullanma-dan güçlü olmayı beceren kadından söz ediyorum. Evet, hayatları zor geçmişti, Leman Sam gencecik yaşta hem çalışıp hem tek başına iki kız çocuk büyütmüştü. Sabaha karşı işten gelmişken tutup göz kapaklarını açan küçük parmaklar tarafından uyandırılmıştı.
Diğer tarafta iki kız çocuğu bir şarkı yapmıştı mesela, “Sizi bekliyoruz burada / Karnımız da çok acıktı / Haydi kalkınız / Biz açız” şeklinde. Ya da oğlanlarla baş etmek için avuçlarını pütürlü duvarlara vurup sertleştirmek gibi bir yöntem geliştirmişlerdi. Kadın olarak, hem de güzel birer kadın olarak erkek dünyasında kabul görmenin başka yolları olduğu gelmemişti akıllarına. Önlerindeki örnek de buydu, kendi yumruklarıyla savaşan bir anne.
Ve neticede bütün bunlardan bir aile dramı değil, ayakları yere sağlam basan, en duygusal anların üstesinden gülerek gelen üç ‘Samazon’ çıkmıştı.
Üç ayrı orkestra
İşin müzikal yanı da her türlü övgüyü hak ediyor. Bir kere üç Sam’ın üç ayrı orkestrası var ve sahnede 20 kadar müzisyen, hoş bir paslaşma ve uyum içinde üç sound’u birleştirmişti. Üçünün ortak paydalarından bir repertuvar hazırlanmıştı. Tabii böyle olunca hepsinin en bilinen şarkılarıyla idare ediyorsunuz çaresiz.
Leman Sam’dan “Anladım”, “Rüzgar”, “Gönül”, “Kıyamam Sana”, hem kendisine hem kızlarına çok yakışan “Hey yıllar, yenilmedim size!” ve tabii ki birkaç Azeri türkü dinledik mesela. Bir de iki dilde “Olmasa Mektubun ve “Telli Telli”yi.
Şevval Sam’dan Karadeniz’in en bildik türkülerini; “Ben Seni Sevduğumi”yi, “Tabancamın Sapını Gülle Donatacağum”u, Türk sanat müziğinin gene en meşhurlarını; “Şimdi Uzaklar-dasın”ı, “Nasıl Geçti Habersiz”i, “Muhabbet Bağı’nı, şahane bestesi “Gül Güzeli”ni... Ve Pir Sultan Abdal’dan “Dostum Dostum” ile Aşık Daimi’den “Madem ki Ben Bir İnsanım”ı... Ve düşündük, bundan sonraki albümünde Alevi deyişleri söylese ne güzel olmaz mı...
Onlar Samazon
Şehnaz Sam’dan kendi şarkıla-rını; “Aşka Düşer”i, kızkardeşinin favorisi olan “Fayda Gelmez”i, koşturan kadının şarkısı “Acelem Var”ı... Sonra Barış Manço’dan “Aynalı Kemer”i, Leonard Cohen’den “Dance Me”yi...
Neticede sadece Türkiye’nin değil dünyanın dört bir yanını dolaşan bir müzik gecesiydi. Bir dolu anı, hikaye, duygu paylaşıldı karşılıklı... Yıllarca sanıldığı gibi Leman Sam Azeri, Şevval Sam Karadenizli değildi, hatta onlar pek bu dünyalı da değildi.
Piyasada ne ‘geçer akçe’dir hesap etmiyorlardı, paraya pula, şöhrete tamah etmiyorlardı, dünyanın ekolojik dengesiydi, hayvanların yaşama haklarıydı gibi ‘tuhaf’ konuları dert ediniyorlardı.
Birer ağaç gibi kabukları zamanla kalınlaşsa da acılaşmıyor-lar, yıllara yenilmiyorlardı. İki kız bir ana, birer ‘Samazon’du onlar, ötesi yok...