Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen gün Yekta Kopan, “Sizce bu aralar hangi filmleri izlemeliyiz?” diye bir soru attı ortaya ve birdenbire bir ‘Bufilmiizlemenintamzamanı’ hashtag’i türedi

Bu filmi izlemenin tam zamanı

1984 yılının Doğu Almanya’sında geçen ‘Başkalarının Hayatı’nda, istihbarat elemanı Yüzbaşı Gerd Wiesler’in (Ulrich Mühe) rejim karşıtı olabilecekleri düşünülen bir sanatçı çifti gizlice dinleyip takip ederken yavaş yavaş yaptığı işten pişmanlık duyması anlatılıyor. Film, dünya çapındaki çeşitli yarışma ve festivallerde 58 ödül kazandı. ‘IMDB’nin en iyi 250 Film’ listesinde üst sıralarda yer alıyor.

Haberin Devamı

“Ağaçlar kesilmesin, park park olarak kalsın” diye direnmek, hayatında hiçbir şey için sokağa adım atmamış insanların dertlerini dile getirmek uğruna ve bütün o şiddete rağmen eve giremez olması; tamam... Mizahın tavan yapması; kuşkusuz... Her gün eylemlere dair yaratıcı fikirlerin üretilmesi, insanların meydanlarda, sokaklarda, kapı önlerinde öyle dimdik, saz gibi durması; evet, o da... Ama yaşadığımız günlerin bir getirdiği var ki, ona galiba “Sanatın iade-i itibarı” desem yanlış olmaz. Kitap okumamanın göğsünü gere gere, iftihar ederek söyleyeceğin bir şey olduğu günlere gelmiştik biz. “Bir devrim oldu, herkes kitap kurduna dönüştü” demiyorum ama bakıyorum, insanlarda bir yaşanan günü anlamlandırmak için kitaplara, filmlere başvurma ihtiyacı var. O çevik kuvvetin karşısında kitap okuyan gençleri hatırlayın, şimdi buna karşılık ‘duran adam ve kadınların’ karşısında polislerin oturup kitap okuması bile insanı gülümsetmiyor mu bir an için? Ve karşı eylem olarak ortaya çıksa da, bir kitap okuyup hayatlarının değişmesi riskini de barındırmıyor mu içinde?

Müthiş bir seçki
Dün Twitter’da sık sık bu tip sorularla millete beyin jimnastiği yaptırmayı seven Yekta Kopan, “Sizce bu aralar hangi filmleri izlemeliyiz?” diye bir soru attı ortaya ve birdenbire bir ‘Bufilmiizlemenintamzamanı’ hashtag’i türedi. Alman yapımı ‘Başkalarının Hayatı’yla açıldı el; 1984 yılında Doğu Almanya’da bir istihbarat elemanının rejim karşıtı olduğundan şüphelenilen bir sanatçı çifti izlerken yaşadığı değişimi anlatan film... Bertolucci’nin Mussolini döneminde geçen ‘Konformist’i, Mathieu Kassovitz’in Paris’in gettolarında geçen ve zamanında müthiş ilgi gören ‘Protesto’su, Costa Gavras’ın politik gerilimin şahikası sayılabilecek ‘Z’si, George Orwell’den uyarlama Michael Redford filmi ‘1984’, Watergate skandalını ve onu ortaya çıkaran gözüpek gazetecileri anlatan ‘Başkanın Bütün Adamları’, Hitler’in Mussolini’yi ziyarete gittiği günde geçen ‘Özel Bir Gün’... Hepsi bir bir yerini aldı listede. ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ni öneren de oldu, ‘Okuyucu’yu da, ‘Potemkin Zırhlısı’nı da, ‘Sıradan Faşizmi’ de... Ve müthiş bir seçki çıktı ortaya.
Böyle giderse birkaç albümlük şarkıdan sonra, bir de sinema festivali çıkabilir bu süreçten. Belki ‘Emniyet’ de film gösterimleri düzenler buna karşılık olarak... Fena mı olur?

Haberin Devamı

‘Bi taksi’ çağır, gelsin

Birkaç ay olmuş açılalı, ben yeni keşfettim, ‘bi taksi’ uygulamasını. Cep telefonunuza ya da evdeki bilgisayarınıza indirip kaydoluyorsunuz ve bir dolu sıkıntıdan kurtuluyorsunuz. Taksi bulamamaktan, bindiğiniz taksiye güvenememekten, “Eyvah, yakın yere gideceğim, ya beni almazlarsa?” endişesinden, daha el ettiğiniz anda gelen “Ne tarafa gidiyorsunuz?” sorusundan, “Taksi değişim saatine denk geldim, yollarda helak olacağım, araba bulamayacağım” paniğinden, gideceğiniz yer beğenilmeyince aldığınız “Durağa gidiyorum abla” cevabından, dolaştırılıp kazıklanma riskinden... Bir şey unuttuysanız, kolayca bulabilme lüksü de bonusu. Çünkü sadece açıp ‘taksi çağır’ı tıklıyorsunuz, iki dakika içinde sisteme kayıtlı taksilerden size en yakın olanın plakası, şoförünün adı ve cep telefonu beliriyor karşınızda. Gideceğiniz yere en kısa yol ve tahmini fiyat bilgisiyle birlikte. Ve haritada yeriniz de belli olduğundan taksiniz birkaç dakikaya önünüzde oluyor. Ekstra ücret ödemiyorsunuz. Taksiciler de memnun hallerinden, kaydolduklarından beri işlerinde artış olduğunu söylüyorlar, eee onlar için de güvenli bir yol, kimin bineceği belli arabaya... Bence şahane bir fikir. Şimdilik sadece İstanbul’da, umarım yakında başka şehirlerde de...