Artık Tolga Örnek’in ismi bir filmle ilgili umut beslemek için yeterli sebep. Ve ne güzel ki bir kez daha hayal kırıklığına uğramadan çıkıyoruz sinemadan
HSBC patlamasını hatırlatan bir intihar saldırısıyla başlıyor ‘Labirent’. Nitekim Tolga Örnek de bir röportajında filmin fikrini tetikleyenin HSBC saldırısı olduğunu söylüyor. Yeni kurulmuş bir islami örgütün üstlendiği patlamada, içlerinde yabancıların da olduğu 95 kişi ölüyor. Ve başında
Fikret ile (Timuçin Esen) Reyhan’ın (Meltem Cumbul) bulunduğu istihbarat ekibi harekete geçiyor. Çekirdek ekipte ayrıca Bülent (Sarp Akkaya) ve Haluk (Rıza Kocaoğlu) var. Biliyorlar ki bu bir başlangıç, asıl büyük eylem yolda. Operasyonumuzun kod adı da ‘Labirent’.
Filmin bence en büyük başarısı, işin macera ve aksiyon yönünün hakkını verirken karakterlerin kendi hikayelerini ihmal etmemiş olması. Fikret’in Kuzey Irak’a dair bir travması olduğunu, uyku haplarına bağımlı, yalnız bir adam olduğunu; Reyhan’ın küçük kızıyla, Bülent’in karısıyla ilişkisini ve tabii Reyhan’la Fikret arasındaki duygusal yakınlaşmayı hep ufak detaylarla veriyor. Meltem Cumbul da Timuçin Esen de gördüğüm en iyi performanslarını sergiliyorlar desem abartmış olmam. Timuçin Esen yedi yıl ara vermese bir daha keşke... Akkaya ve Kocaoğlu her zamanki gibi standardın üzerindeler.
Diğer yanda, Fikret’in üniversitedeki istihbarat kaynağı Rasim var -ki onu Ozan Bilen oynuyor, ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ın Küçük Barış’ı... Gerçekten çok iyi-, terör örgütünün elemanlarından Zait var -orada da Umut Kurt insanın içine işliyor, acaba bu oyuncuyu niye daha çok filmde ve daha büyük rollerde göremiyoruz?-, örgütün büyük şefinde Altan Gördüm gibi bir usta oyuncu var... Şahane kadro, özetle. Bu arada belirtelim, gözükara teröristlerden Ayşe’yi oynayan uzun kıvırcık saçlı kız da Altan ve Vahide Gördüm’ün kızı Alize...
Toparlarsak, 123 dakikalık gerilim, aksiyon, ama aynı zamanda da hikayesi olan insanlar vaat ediyor ‘Labirent’ izleyiciye. Bence bu anlamda Türk sinemasında neredeyse ilk...