Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mecbur muyuz her taksiye bindiğimizde İstanbul’un bir ucundan diğerine gitmeye? Yolcunun hakkını koruyacak bir sisteminiz yok mu? Var mı bu taksici-yolcu düellosuna son verecek bir merci?

Ne kadar korkak olduk taksiye binerken, farkında mısınız? Ya da sadece benim çevrem ve ben mi çok ürkeğiz? Gideceğimiz yeri beğenecek mi, baş sıkıntımız bu. Hele hele Taksim’de The Marmara’nın önü, Üsküdar’da motor iskelesinin, Kadıköy’de vapurların, Kabataş’ta deniz otobüslerinin çıkışı gibi stratejik noktalardan binecekseniz mümkünse havaalanına gidiyor olmanız gerekiyor. Aksi halde en iyi ihtimalle surat ve yol boyunca öf pöf çeker, dövülmekten beter edilirsiniz, ama daha yüksek ihtimal zaten bindirilmezsiniz.
Neler yapıyorum bunları yaşamamak için... Gideceğim yere yürümek gibi sağlıklı çözümlerin yanı sıra, yolu uzatıp oraya buraya uğramalar, baştan şirinliklerle “Şey, binmek istiyorum ama şuraya gidecektik, bilmem sizce uygun mu?” diye boyun bükmeler, 5 lira tutan yene 15 lira ödemeler...

Almanya nire Türkiye nire?
En son Kadıköy-Moda hattında işitmediğimiz laf kalmadı, yaşlı başlı bir beyefendi olan taksiciden. Arkadaşın ayağı sakat, onu ispat etmeye çalışıyoruz, “Allahım hep mi beni buluyor bunlar?” diye kaderine kahrediyor şoför. İnerken de “Teşekkür edin bari” diye haykırdı arkamızdan. Hayır niye? Otostop mu çektik? Sen taksicisin, ben müşteri. Gideceğim mesafeyi beğenmediğin için canıma okuyorsun ve benim para vermenin yanı sıra teşekkür de etmem gerekiyor.
Birkaç yıl önce bir arkadaşımla Almanya’da, Nürnberg’de taksiye bineceğiz. Çok kısa bir mesafe, Galatasaray’dan Tünel meydanı kadar bile değil belki ama acelemiz var. Ikınıyoruz, sıkınıyoruz, özürler diliyoruz, “Çok yakın ama idare et abi” durumu. Adamın nasıl hayret edip, “İyii, yakınsa yakın, napalım?” bakışlarıyla bizi götürdüğünü hiç unutmam. Anlamadı adam sorunun ne olduğunu. Biz de pek üzüldük kendi halimize.

Yok mu buna dur diyecek?
Bunun çözümü yok mu? Samimiyetle soruyorum. Pera Taksi gibi hiçbir yere mırın kırın etmeyen şoförleri bünyesinde barındıran durakların hakkını teslim ettikten sonra, soruyorum: Haklarını aramak söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan, korsana haklı olarak karşı çıkan şoför arkadaşların İstanbulluya önerisi ne? Mecbur muyuz her taksiye bindiğimizde İstanbul’un bir ucundan diğerine gitmeye? Yolcunun hakkını koruyacak sisteminiz yok mu? Birtakım telefon numaraları olduğunu biliyorum ama işlediğine güvenim yok. Yanılıyorsam gerçek- ten bilmek istiyorum... Var mı bu taksici-yolcu düellosuna son verecek bir merci?

Haberin Devamı

‘MEHMET’LERiN ÖYKÜSÜ SAHNEDE

Haberin Devamı

Tiyatro sezonunun eli kulağında ve sürekli yeni haberler alıyoruz izleyeceğimiz oyunlara dair. Çoğu daha emekleme döneminde ama zaman zaman paylaşmak istiyor insan.
Misal, Murathan Mungan’ın ‘Mutfak’ oyununun büyük olasılıkla yıl bitmeden hem Ankara, hem İstanbul’da iki kadroyla sahnelenmeye başlayacak olduğunu. Oyuncularla görüşmelerin sürdüğünü ve büyük olasılıkla şaşırtıcı bir yıldız karması oluşturulacağını...
Ya da Mustafa Avkıran’ın garajistanbul’da yeni bir oyun sahneleyeceğini... Aslında beni daha meraklandıran yönüyle, Güneydoğu meselesinin tiyatro sahnesine taşınacağını. Duyduğum kadarıyla oyunun metni, Nadire Mater’in Güneydoğu Anadolu’da 42 askerle yaptığı söyleşilerden oluşan ‘Mehmedin Kitabı’yla Bejan Matur’un Kandil’de PKK’lılarla konuşarak yazdığı ‘Dağın Ardına Bakmak’ından kotarılacak. Rıza Kocağlu, Ferit Kaya, Erkan Avcı, Çağdaş Onur Öztürk gibi genç kuşağın yetenekli oyuncularını biraraya getiren bir kadrosu olacak. Her şeyden önemlisi, belki de oyun, dağın her iki yüzüne bakıp ‘ötekini anlamak’ konusunda atılan bir adım olacak... Bir umut...