Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Şevval Sam her işi belli bir özenle yapan bir kişi. Müzikte kendisini belli bir türe hapsetmek yerine her telden, her dilden söylemeyi tercih ediyor. Hepsini samimiyetle yapıyor. Bir de gönlünün sesine kulak vererek.

Öyle olmasa tam herkes ondan ‘Gülbeyaz’ dizisinin üstüne bir Karadeniz albümü patlatmasını beklerken gidip Türk sanat müziğiyle çıkmazdı yola. Üstelik o albüm öncesi ona ‘el verenler’ arasında “Usul, tavır mükemmel Şevval’de” diyen Müzeyyen Senar da vardı. Neyse, sonuç olarak tango da söyledi, arabesk de. Şimdi de türkü söylüyor. Aslında yıllardır konserlerinde türkü söylerdi, sırf türkülerden oluşan ‘Toprak Kokusu’ konserleri de vardı. Şimdi de aynı adlı bir albümü çıktı, Kalan Müzik’ten. Çerkesce, Çeçence, Kürtçe, Zazaca, Ermenice. Azerice parçalar söylüyor.

Haberin Devamı

Üstelik müthiş ‘ustalar’ın desteğiyle. ‘Tanımadığım Ten’de, bestecisi Ahmet Aslan’ın sesi ve gitarı var örneğin. Mahsuni Şerif’in ‘Yuh Yuh’unu Ari Hergel ve Cansun Küçüktürk’le müthiş bir şekilde düzenleyen Vedat Yıldırım, İsmail Hakkı Demircioğlu’yla vokal de yapmış. Beni en çok etkileyenlerden biri İlknur Yakupoğlu’nun ‘Ben Denizde Bir Gemi’si oldu. Şevval Sam’ın sesine bu sakinlik yakışıyor.

Tek tek saymak isterdim, mümkün değil, öyle zengin bir ekip var ki, albümde. Yaşar Kemal’in derlediği ‘O Yar Gelir’de Arif Sağ’ın bağlaması, perküsyonu ve asma davulu var, onu atlamak olmaz. Bu, albümdeki en iyi yorumlardan biri. Onu izleyen ‘Muhabbet Bağında’ da öyle.

Gerisi sahiden çok kişisel bir keşif serüveni. Bu topraklar ne kadar ses ve renk barındırıyorsa, onların bir bölümü toplanmış kokusunu bu albüme vermiş. Herkes başka bir yerini sever ya da sevmez ama ciddi bir araştırma, titiz bir çalışma ve yetkin bir müzisyen topluluğuyla yapılmış bir albüm. Şahane, türkülerin ruhuna uygun düzenlemeler var, alıp flamenko yapmaya kalkmamışlar misal. Türküler de herkesin neticede...

Kazıklamada bir dünya markası
Güzide bir gazetemizden aktarıyorum:“İngiliz model Kate Moss, 3 kadın arkadaşıyla Bodrum’a geldi. Göltürkbükü’ndeki bir lokantada yemek yediler ve aşırı miktarda şarap içtiler. Hesap 7 bin TL geldi. Kate Moss, ‘Paris’te bile böyle hesap ödemiyoruz’ diye bağırdı ve elindeki bardağı küfrederek yere fırlattı.”
Önlerine geleni, hele yabancıysa, hele de ünlüyse kazıklamakta sınır tanımayan, bütün yılın parasını iki aylık sezonda turisti yolarak çıkartmayı hedefleyen işletmeleri savunmak için nasıl bir kendini paralama bu? O haberi yazan arkadaşın elinden çıkanı gözü görüyor mu? Kaç ayda kazanıyorsunuz 7 bin TL’yi, oradan hesap etseniz, pide, salata ve şaraba bu kadar rahat feda edemezdiniz belki.
Ata sporumuzun turist kazıklamak olduğunu bir kez daha ele güne ispat ettik, susup ayıbımızla oturacağımız yerde bir de kadına sarhoş muamelesi yapıp işletmeyi aklıyoruz.
Neymiş, sesini yükseltmiş. Sanıyorum hemen yan locada İngiliz kraliyet ailesi oturuyordu, bizim beach’lerde de malum çıt çıkmaz, herkes sessiz sessiz kitabını okur, Kate Moss’un yükselen sesi tadlarını kaçırmış.
Bir de devreye ‘ismini vermek istemeyen’ 46 yaşındaki tekstilci girmiş; “Pahalı geliyorsa başka yere gidersiniz” diyor. Şaka herhalde. Konuştukça batıyorsunuz, farkında mısınız? Bir cennetken amansız bir turist yolma tezgahına çevirdiğiniz Göltürkbükü bu kazıklama politikanız ve “Pahalıysa gelmeyin efendim” pişkinliğiniz sayesinde inşallah eski sakin günlerine dönecek.
Tek umudumuz bu.