Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gezi Parkı’nda başka bir şeyler oluyor... Bugüne kadar bilmediğimiz, tanımadığımız bir saygı ve şefkat dili var orada. Kalıcı olması, bu dili öğrenmeye ne kadar yatkın olduğumuza bağlı... Bir kez yaşasanız vazgeçemeyeceksiniz

Sanatın, mizahın, yaratıcılığın bu tür dönemlerde daha çok yeşerdiği söylenirdi de, ben hiç kendi gözlerimle tanık olmamıştım. Gezi Parkı’ndan kıvılcımlanıp bütün yurda yayılan hareket, bize bu imkanı da sağladı. Yaratıcı sloganlar, graffitiler, şarkılar her köşede. Başka illerde çatışmalar sürerken, meydanda düzenlenecek büyük konser organizasyonlarından söz etmiyorum, halihazırda bir komün hayatının yaşandığı Gezi Parkı’nda her ağacın altı bir sanat alanı zaten. Gezi Atölye’de mesela, hangi konuda bilginiz, deneyiminiz varsa, onu isteyenlerle paylaşıyorsunuz. Yazar mısınız, yazı yazmayı; ressam mısınız, resim yapmayı öğretiyorsunuz.
Bir bakıyorsunuz, bir köşede Borusan Filarmoni Orkestrası, en yüksek ve candan katılımlı konserini veriyor, alkışlar içinde. Peki Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü Caz Korosu’nun direnişe uyarladıkları şarkıları dinlediniz mi? “Gaz maskesi ala benziyor, biber gazı bala benziyor” gibi sözleri olan, “Çapulcu musun vay vay, eylemci misin vay vay”ı YouTube’da bulabilirsiniz... Sting’in ‘The Police’ zamanlarının şarkısı ‘I’ll Be Watching You’nun ‘Chapulation Song’ versiyonunu da...

Gezi oyunları
Tiyatro cephesinden de güzel haberler geliyor bir yandan. Dört yazarımızdan çıktı fikir, Twitter yazışmaları sırasında. Özen Yula, Yiğit Sertdemir, Cem Uslu ve Mirza Metin, bir gece Kumbaracı50’de bir masanın etrafında toplanıp yazmaya başladılar. Sabaha her biri birer tek kişilik oyun yazmıştı, Gezi Parkı sürecine dair. Şimdi buna başka yazarlar da ekleniyor, kim bilir kaç oyun çıkacak bu hareketten? Cumartesi günü, ilk dört oyunu izleyebilecek, Gezi Parkı ziyaretçileri; Reha Özcan, Şebnem Sönmez, Serkan Altıntaş ve Sermet Yeşil’den. Yakında Devlet ve Şehir Tiyatroları sanatçılarının da AKM önünde oyunlarını sahnelemeye başlayacağına dair haberler de dolaşıyor.

Sirke-limon
Film gösterimleri de yapılıyor, Gezi Parkı’nda. Önceki akşam ‘Neşeli Günler’ gösterildi, mesela. Münir Özkul ile Adile Naşit’in meşhur “Turşu limonla mı yapılır, sirkeyle mi?” kavgasını “Biber gazına ne iyi gelir?”e dönüştürmüşlerdi zaten, Twitter’da dolaşıyordu. Çarşamba gecesi de parkta oturup filmi izledi Gezi’ciler.

Parkta kandil
Çarşamba gecesi Miraç Kandili’ydi. Ve bir Kandil gecesi -Rize ve Ankara’dan gelen haberlerin gölgesinde elbette ama- nasıl gerçekten barış ve kardeşlik içinde geçirilir, gözümüzle onu da gördük. Kandil simidi ikramında ‘orantısız güç’ kullanılıyordu, Twitter’da da yazıldığı gibi. Anneler, elleriyle yaptıkları un helvalarını tattırmadan geçirmiyordu, yürüyenleri. Bir grup namaz kılıyordu, insanlar parmak ucunda geçiyordu arkalarından, rahatsız etmemek için. İsteyen (kadın ya da erkek), örtüsünü serdiği gibi, namaza katılıyordu.
Uzun lafın kısası, Gezi Parkı’nda başka bir şeyler oluyor... Bugüne kadar bilmediğimiz, tanımadığımız bir saygı ve şefkat dili var orada. Kalıcı olması da bu dili öğrenmeye ne kadar yatkın olduğumuza bağlı... Bir kez yaşasanız vazgeçemeyeceksiniz.