Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Biz şimdi Suriyeli mültecileri batan botlardaki rakamlar olarak görüyoruz ya en çok medyada... Sokakta da çoluk çocuk otururken bir kenarda... Oysa hep bir hikayeleri var geride bıraktıkları... Ve burada yaşamlarını sürdürmek için bir çare arayışları... Yeni yeni anlaşılmaya ve anlatılmaya başlanan...

Oyuncu Onur Saylak’la tiyatro yönetmeni Doğu Yaşar Akal, Suriyeli Ömer’in İstanbul’daki bir gününü anlatan bir kısa film çekmişler, ‘Orman’ adı. Hakan Günday da var senaryo ekibinde.

Savaştan kaçmış Ömer... Hiç ‘dost’ bir hali olmayan megakente... Geçinmenin, çoluğuna çocuğunu aç bırakmamanın derdinde her yolu zorluyor. Bir gün yılan avlamak için ormana gidiyor. Bir karı koca ve ‘Golden’ köpeklerinin huzurla koşu yaptığı ormana... Şehir gibi orman da onların cipleriyle geldikleri ‘konfor alanları’.

Haberin Devamı

Ama işte huzurlarını kaçıracak bir şey çarpıyor gözlerine... Görmeseler iyiyidi, kolaydı yanından geçip gitmek, her gün onlarca kez yaptığımız gibi ama bu karşılaşma unutulacak gibi değil...

Ne karı koca için, ne de seyirci için...

Ömer’i Selim Bayraktar, karı kocayı Tuba Büyüküstün ile Muhammet Uzuner oynuyor filmde. Selim Bayraktar’ın sadece gözüyle oynadığı sahneler sahiden içine oturuyor insanın. Görüntü yönetiminde Feza Çaldıran’ın, sanat yönetiminde Naz Erayda’nın imzası var. Görüntüler müthiş bu arada, o otobandan ormana, bütün filme yayılan tekinsiz atmosfer 13 dakika boyunca ayakta tutuyor merak ve tedirginlik hissini...

Prömiyerini New York’taki Newfilmmakers festivalinde yapan ‘Orman’, Adana Altın Koza’da izleyiciyle buluştu. Daha önünde yoğun bir uluslararası festival trafiği var. Önümüzdeki hafta da 3. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nde yarışacak.

Görmezden geldiğimiz gerçek hayatlar üzerine çarpıcı bir yüzleşme olduğunu söylemeliyim.

Polonya’da Osmanlı merakı

Bu ay Milliyet Sanat için Okan Yalabık söyleşisi yaptığımda, iletişim kuranın çok olacağını tahmin ediyordum. Pek konuşmayan biri olduğu için, bekleyeni çok oluyor.

Ama Polonya’dan bir tarih öğretmeniyle mektup arkadaşı olacağım aklıma gelmezdi doğrusu. Röportajı görmüş, tabii ki okuyamamış Türkçe bilmediği için. Ama hiç değilse ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisine ve İbrahim Paşa rolündeki Yalabık’a olan hayranlığını benim aracılığımla iletmek istemiş.

Haberin Devamı

“Tarih öğretmeniyim ama diziyi izlemeden önce ülkenizin tarihine dair fazla bir şey bilmiyordum” diyor. Üzerine biyografiler okumaya, Kanuni’yi ve İbrahim Paşa’yı daha çok anlamaya gayret etmiş. “Polonya’da çok insan var benim gibi diziden sonra Osmanlı tarihine merak saran” diyor, “Bu yaz bir sergi geldi Osmanlı’ya dair, ziyaretçi akınına uğradı.”

Hayır niye yazıyorum bunu? ‘Kösem’ de tartışmalarıyla geldi ya... Hemen bir dava açmak isteyenler, bir ‘ecdat’ koruma denemeleri...

Dizlere filmlere bir huzur verelim diyorum. Bakınız dünyanın bir ucunda birileri bir dizi izleyip tarihimizla ilgili kitaplar okumaya başlıyor. Az şey mi?

Bu arada mektup arkadaşım heyecanla ‘Analar ve Anneler’in Polonya televizyonuna satılmasını bekliyor, tekrar Okan Yalabık’ı izleyebilmek için. Onu da duyurmuş olayım.