Bir parkı vardı Cihangir'in eskiden. Binaların arasından ummadığınız bir anda karşınıza çıkardı. Çocukların oynadığı, gençlerin buluştuğu, yaşlıların dinlendiği bir nefes alma alanı. Aslında zavallı mahallenin son nefes alma alanı. Çünkü bir kafe cennetine dönüşmesi iyi güzel tabii ama, aslında
Cihangir istiap haddini çoktan aşmış durumda. Günün her saati trafik korkunç, belli noktalar her daim kilit.
Bunların başında da güzelim Cihangir Caddesi geliyor. Özellikle de park yerle bir edilip devasa bir otopark inşaatına başlandığından beri. Aylar boyunca iş makineleri çalıştı, yeşil alan yok edildi. Cihangirlilerin kedi beslediği noktalar da öyle.
Hep yeniden park yapılması bekleniyordu, tabii ki olmadı. Üstelik arsa da çocuk parkı yapılmak üzere şartlı bağış. Ama kimin umurunda? Cihangir Sivil İnisiyatifi yazdı, çizdi, itiraz etti, kimse tınmadı.
Sonuç itibariyle bugün Cihangir Caddesi'nin göbeğinde, semtin en hoş kafelerinden Kaktüs'ün karşısında dünyanın en çirkin otoparklarından biri boy göstermekte. Yetmemiş, cadde de sağlı sollu İSPARK'a tahsis edilmiş durumda. Aman evimizin önüne bile haraç vermeden bırakamayalım arabamızı diye.
Üstelik bir tarife var, anlaşılmaz bir şekilde birçok semtteki İSPARK ücretlerinin iki misli. Bir saat bırakırsan 5 TL ödüyorsun, sonra saat başı 2 TL artıyor.
Burası Nişantaşı değil ki, iki dakika alışverişe gelip hemen çıkasın. Semtin en sakin caddesi. Sadece evler var, iki de kafe. Tamamını bir büyük otopark alanına çevirmenin ne anlamı var? Belediyenin tek işlevi insanların nefes aldığı yerleri yok etmek ve hayatlarına yeni zorluklar eklemek olmamalı öyle değil mi?
İki dünya arasındaHakkını teslim etmek gerek, memleketimizde enstrümantal albümlerin üvey evlat olmaktan çıkması konusunda Hüsnü Şenlendirici'nin payı büyük. Ne mutlu ki bugün birçok müzik insanı enstrümanını konuşturan albümler çıkarmayı göze alıyor ve bunları yayınlayacak firma buluyor.
Nitekim son olarak da başta eşi Funda Arar'ınkiler olmak üzere birçok pop albümünde besteci ve aranjör olarak imzasını gördüğümüz Febyo Taşel'in solo albümü 'Melez Miras' çıktı DMC'den.
Adı üstünde, bu topraklarda doğup, gelişip ya da buluşup kendisini besleyen müziklere bir teşekkür albümü bu Taşel'den. Bestelerin yanı sıra düzenlemelerde, klavyelerde, gitarlarda kendi imzası var. Eylem Pelit'ten Volkan Öktem'e, İsmail Tunçbilek'ten Ercan Irmak'a yetkin de bir müzisyen kadrosu. Bir de üstüne Lusavoriç Ermeni Kilisesi Korosu.
Ne Doğu'dan ne Batı'dan, ya da her ikisinden kopup gelen, 'melez' bir müzik... Dinlerken halden hale geçiyorsunuz. Ve bir duyguyu anlatmak için bazen söze hacet olmadığını düşünüyorsunuz.
"Yeni dünyaya ait olma hissi ile eski dünyadan kopamamak, yani ortak yazgımız" diyor anlatmaya çalıştığı şey için Febyo Taşel. Tam da böyle bir şey işte.