Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İnsanların hayatları üzerine hükümler vermek ne kadar kolay oldu... Habertürk’ten Sorel Dağıstanlı’ya uyuşturucuyla mücadele konusundaki çalışmalarını aktaran Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. İhsan Kahraman asıp kesiyor: “Deniz Seki konusunda basına, kamuoyuna, hatta menajerlere, ona iş verenlere düşen bu insanı silmektir.” Pardon? “İnsanı silmek?” Devam ediyor: “Çünkü biz illegal bir iş yaptığı ispatlandıktan sonra hâlâ bu insanı yüceltirsek, o zaman kanunsuzluğu, kötülüğü yüceltmiş oluruz gençlerin gözünde.” Şimdi burada, bu toplumda hangi illegal işlerin nasıl ödüllendirildiğini saymaya kalksak eminim işin içinden çıkamayız, o yüzden Deniz Seki örneğinde kalmaya çalışalım... Bu kadın o ‘kötülük’ dediğiniz şeyin ağa babasını başkasına değil, bizzat kendisine yapmış, karşılığında girmiş içeride yatmış, toplumun önünde defalarca nedamet getirmiş, işini gücünü, parasını pulunu kaybetmiş, yani tam da Bay Kahraman’ın istediği gibi ‘silinmeye yüz tutmuş’ bir insan.

ONA NEFES ALMA FIRSATI VERİLMİYOR

Haberin Devamı

Sonra ‘temizlendim, yeniden doğdum, bir daha tövbe’ diyerekten düştüğü yerden kalkıp emekleyerek kendisine yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Biz de onu bütün uyuşturucu ağının baronesi kabul edip ele güne ibret olsun diye yeniden içeri tıkmaya çalışıyoruz, o da bir yerlerde saklanıyor.

Yani kimsenin bir şeyi yücelttiği yok, kadıncağıza nefes alma fırsatı verilmiyor zaten. Ama bu da yetmiyor Yeşilay Başkanı’na, tümden ‘silinsin’ istiyor. Aksi halde ‘yüceltilmiş’ oluyor. ‘Yüceltmek’ dediğiniz şey, Deniz Seki’nin işini gücünü yapabilmesinden ibaret. Ve evet o bir şarkıcı olduğu için bu göz önünde icra edilen bir meslek ama hayır, ona iş verenlere düşen onu ‘silmek’miş.

Kimin ne hakkı var bir insanın hayatıyla ilgili bunu istemeye? Ne yapsın Deniz Seki ve bir zaman uyuşturucu kullanmış diğer insanlar? Bir daha toparlanıp yaşamlarına devam edemesinler mi, bu illetten kurtulamasınlar mı? “Hayat bu kadar acımasız, gaddar bir şeydir, düşenin dostu olmaz, bir hata yaptın mı onu hayatınla ödersin ey genç insan...” Gençlere verilmeye çalışılan mesaj bu mudur? Ayrıca Kahraman’ın açıklamalarından anlıyoruz ki yakında dizilere içki şişelerini buzlamak da yetmeyecek. “Karadayı dizisinde çilingir sofrası kuruluyor ve alenen içiyorlar” diyor dehşetle. ‘Alenen.’ Hatırlatmak istiyorum kendisine, alkol ‘illegal’ bir şey değil ülkemizde. ‘Alenen’ içilebiliyor. O yüzden dizilerde görünmesi de bu kadar şaşırtıcı ve korkutucu olmamalı. Ayrıca asıl ‘aleni’lerden değil, ‘gizli kapaklı’lardan korkulmalı bence...

Haberin Devamı

DENiZ SEKi SiLiNSiN NE DEMEK

BERFİN ERDOĞAN’IN KABAHATİ...

Dün bütün gazetelerin magazin eklerinde aynı fotoğraf vardı: Yılmaz Erdoğan’ın kızı Berfin Erdoğan ve masanın üzerinde el ele tutuştuğu sevgilisi...
Ne kadar masumlar, ne kadar tatlılar ve ne kadar gençler... 18 yaşında henüz. Ve “Eyvah bizi çektiler, ne yapacağız şimdi?” diyor, yüzünde bir panik havası. “Basmayın o fotoğrafları” da demiş ama dinleyen olmamış belli ki...
İster istemez kendi o yaşımı hatırladım, o zamanlar böyle bir erkek arkadaşımla otururken birileri beni gördüğünde ne hissettiğimi... Kuşkusuz zaman bizim zamanımız değil, Berfin Erdoğan’ın kafasında “Eyvah babam görecek” gibi bir endişe oluşmamıştır...
Ne olursa olsun küçücük bir kız... Bin türlü sebepten istemiyor olabilir gazetede görünmek... Yok mu böyle bir hakkı?
Tek suçu da ünlü bir insanın çocuğu olmak. Bu durumda o da mı ‘topluma mal olmuş’ oluyor daha doğuştan? Hani ana babalarının yanındayken çekilmelerini bir derece anlıyorum da bu ünlü çocuklarının hayatlarının küçücük yaştan ablukaya alınmasına çok acıyorum. Yazıktır...