Beynini beğenmediğimiz kuş bile yuvasını yaparken daha bilinçli davranıyor, gidip yavrularını selin alacağı yere yerleşmiyor. Bizdeki bu özgüvenin sebebi ne?
İnsan gibi doğayla kavgalı başka canlı yok. Olumlu olumsuz her halimizi aslında son derece olması gereken tabiat olaylarına bağlarız ve hiçbir halden de memnun olmayız. “Bir türlü ısınamadı gitti şu hava, yaz gelmeyecek mi nedir?” şikayetlerinin yerini bekleneceği gibi “Of, çok sıcak, yanacağız gene”ler aldı bile. O gün hava kapalı olduğu için sıkılan içlerimiz, bugün sıcaktan bunalıyor. Yağmur yağsa ıslaklıktan, yağmasa kuraklıktan yakınırız. Güneş fazla sıcak, bulut fazla kara, hava fazla nemli, bir biz ideal kıvamdayız. Sorun asla bizde değil, hep havada, suda. Barışamadık gitti şu evrenle.
İşlerimiz rast gitmiyorsa, canımız sıkılıyorsa, hayatımızdan memnun değilsek, sebebi kuşkusuz geri ya da ileri giden Merkür, Uranüs, Neptün’dür. Hele hele şu ara yüzünü gösteren dolunay, her türlü hırçınlığımızın müsebbibidir.
Durup dururken dokuz kişi...
Yeşile, denize, börtü böceğe düşmanlığımızın sınırı yoktur. Doğaya meydan okur, deprem bölgesine, su yatağına ev kurar, yaptığımız evler başımıza çöküp canlar gidince de adına ‘doğal afet’ deriz. Doğal filan değil, düpedüz yaptığınız kötülüğün karşılığıdır aldığınız, doğadan. Üstelik o sizden intikam almak adına değil, gerçekten doğası gereği yapar bunu. Doğası gereği, yağmur yağınca dere taşar. Siz, yeryüzündeki tek ‘düşünen canlı’ olmakla iftihar ederken, bunu hesap etmediğiniz, bir parçası olduğunuz doğayla barışık yaşamak yerine ona kafa tuttuğunuz için her seferinde yenik düşersiniz.
Bugün gene büyük bir ihmalin neden olduğu bir felaketle karşı karşıyayız ve bir kez daha ‘şaşkınız’. Samsun’da yağmur yağdı, Mert Irmağı taştı, kenarında bulunan Kuzey Yıldızı TOKİ Konutları’nın zemin katlarını su bastı. Sonuç: O övündüğümüz Fransız balkonlu konutlarda beş, toplamdaysa dokuz kişi yaşamını kaybetti. Durup dururken.
Bir yerlerde hata olmalı, değil mi?
Samsun’da 4.5 saat yağmur yağması görülmedik olay mıdır? Karadeniz’in bol yağış aldığını bilmiyor muyuz? Hal böyleyken, TOKİ tarafından iki dere arasına ‘Fransız balkonlu’ konutlar oturtulmasını neyle açıklayabiliriz? Beynini beğenmediğimiz kuş bile yuvasını yaparken daha bilinçli davranıyor, gidip yavrularını selin alacağı yere yerleşmiyor. Bizdeki bu özgüvenin sebebi ne?
Bütün bunlar olurken Çevre Bakanı, “Yer seçimi konusunda yanlış olduğunu zannetmiyorum” diyebiliyor ama... TOKİ Başkanı da “Bizim binalarda hata yok”... Yağmur yağdığında vahşi hayvanlar değil, insanlar ölüyorsa, bir yerlerde bir hata olmalı, değil mi? Her melanetin sorumlusu doğa olduğuna göre, bu sefer de derenin yatağıdır kuşkusuz yanlış yerde duran. Ne işi var TOKİ’nin ev yapmaya karar verdiği arazide?