Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önce hayvanların yaşam alanlarını talan ediyoruz, sonra “Ayı köye indi” diye dehşete düşüyoruz. Sen ona yaşayacak yer bırakmazsan köye de iner, eve de girer

Birkaç gün önce ‘Cadde’nin Patisi’ Itır Ilgaz da yazmıştı, ‘Ayıdan katil olur mu?’ diye. İspir’in Yeşilyurt köyünde iki kişiyi öldürdüğü için hakkında ‘vur emri’ çıkartılan ayıdan söz ediyordu. ‘Katil ayı’dan! Hayvanların hayatta kalma ve türlerini devam ettirme güdüsüyle hareket ettiğini, planlı programlı cinayet işlemediğini, dolayısıyla onlardan ‘katil’ olamayacağını anlatıyordu.
Benim safım belli, en vahşi hayvanın bile insan kadar acımasız olamayacağını düşünenlerdenim. Ve bir ayının durup dururken köye inip insanlara saldırmayacağını...
Nitekim, birkaç gün içinde anlaşıldı durum. Doğaya saygısı sıfır olan insanoğlu ayılara yaşayacak alan bırakmamış bölgede. Özellikle Gülbağ Hidroelektrik Santralı yapılırken ayıların su yatakları dinamitlenmiş, yavru ayılar telef edilmiş. Sığınacak yer kalmamış hayvanlara.
Atatürk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Atasever’e kulak verelim: “Vahşi hayvanların yaşam alanları giderek daralıyor. Bunda özellikle ayıların yediği yaban meyve ağaçlarının kesilip yakacak olarak kullanılmasının ve bölgede inşaatları devam eden HES’lerin etkisi var. Aç kalan hayvanlar yerleşim alanlarına inmek zorunda kaldı.”
Ve tabii tıpkı benim gibi o da ayıya güdülen bu ‘kan davasını’ anlamlı bulmuyor: “Bunlar sonuçta hayvan. ‘O insanlara saldırdı, biz de onu öldürelim’ mantığının çok doğru olmadığını düşünüyorum. Ayılar insanlardan korkar. Saldırmışsa da mutlaka bir sebebi vardır. Aç ya da yanında yavruları olabilir. Onlara zarar gelecek diye korkar. Hasta veya kuduz olabilir. Ya da insanlar bu hayvanlara zarar vermiş, yavrularını öldürmüş veya ateş açmış olabilir. Bu gibi durumlarda saldırganlık meydana gelebilir. Bu ayının uyuşturucu iğneyle bayıltılıp Bursa’daki rehabilitasyon merkezine gönderilmesi en uygun olanıdır.”
Ama ne zaman ‘en uygunu’ yapıldı ki bizde? Biz önce hayvanların yaşam alanlarını talan ederiz, sonra “Ayı köye indi” diye dehşete düşeriz. “Sen ona yaşayacak yer bırakmazsan köye de iner, eve de girer. Senin ne işin var onun evinde?” diye soran da olmaz tabii... Kimse tınmıyor ama bir daha tekrarlayayım: Bu hoyratlığın intikamını doğa fena alır insandan. Bir ayıya vur emri çıkararak kurtulamazsınız onun gazabından.

DOĞANIN iNTiKAMI ACI OLUR

Haberin Devamı

Birkaç gün önce ‘Cadde’nin Patisi’ Itır Ilgaz da yazmıştı, ‘Ayıdan katil olur mu?’ diye. İspir’in Yeşilyurt köyünde iki kişiyi öldürdüğü için hakkında ‘vur emri’ çıkartılan ayıdan söz ediyordu. ‘Katil ayı’dan! Hayvanların hayatta kalma ve türlerini devam ettirme güdüsüyle hareket ettiğini, planlı programlı cinayet işlemediğini, dolayısıyla onlardan ‘katil’ olamayacağını anlatıyordu.
Benim safım belli, en vahşi hayvanın bile insan kadar acımasız olamayacağını düşünenlerdenim. Ve bir ayının durup dururken köye inip insanlara saldırmayacağını...
Nitekim, birkaç gün içinde anlaşıldı durum. Doğaya saygısı sıfır olan insanoğlu ayılara yaşayacak alan bırakmamış bölgede. Özellikle Gülbağ Hidroelektrik Santralı yapılırken ayıların su yatakları dinamitlenmiş, yavru ayılar telef edilmiş. Sığınacak yer kalmamış hayvanlara.
Atatürk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Atasever’e kulak verelim: “Vahşi hayvanların yaşam alanları giderek daralıyor. Bunda özellikle ayıların yediği yaban meyve ağaçlarının kesilip yakacak olarak kullanılmasının ve bölgede inşaatları devam eden HES’lerin etkisi var. Aç kalan hayvanlar yerleşim alanlarına inmek zorunda kaldı.”
Ve tabii tıpkı benim gibi o da ayıya güdülen bu ‘kan davasını’ anlamlı bulmuyor: “Bunlar sonuçta hayvan. ‘O insanlara saldırdı, biz de onu öldürelim’ mantığının çok doğru olmadığını düşünüyorum. Ayılar insanlardan korkar. Saldırmışsa da mutlaka bir sebebi vardır. Aç ya da yanında yavruları olabilir. Onlara zarar gelecek diye korkar. Hasta veya kuduz olabilir. Ya da insanlar bu hayvanlara zarar vermiş, yavrularını öldürmüş veya ateş açmış olabilir. Bu gibi durumlarda saldırganlık meydana gelebilir. Bu ayının uyuşturucu iğneyle bayıltılıp Bursa’daki rehabilitasyon merkezine gönderilmesi en uygun olanıdır.”
Ama ne zaman ‘en uygunu’ yapıldı ki bizde? Biz önce hayvanların yaşam alanlarını talan ederiz, sonra “Ayı köye indi” diye dehşete düşeriz. “Sen ona yaşayacak yer bırakmazsan köye de iner, eve de girer. Senin ne işin var onun evinde?” diye soran da olmaz tabii... Kimse tınmıyor ama bir daha tekrarlayayım: Bu hoyratlığın intikamını doğa fena alır insandan. Bir ayıya vur emri çıkararak kurtulamazsınız onun gazabından.

Kuzey Güney hayal kırıklığına uğratmadı

Daha fragmanından belliydi ‘farklı’ bir iş olduğu. Yazarlarından, oyuncularından... Son yıllarda dizi sektörünün en başarılı işlerine imza atan Ay Yapım’ın imzasından... Nitekim bir başladı, pir başladı ‘Kuzey Güney’. Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu bu kez uyarlama yapmamış, kendi öykülerini yazmış. İki zıt kardeşin, serseri ruhlu Kuzey’le efendi çocuk Güney’in öyküsü. Ama daha ilk andan taşlar öyle güzel oturmaya başladı ki, “Bu doğuştan kötüymüş, öbürü de mizaç gereği iyiymiş” gibi bir manasızlık yok, her şey bir sebebe bağlanıyor ne mutlu ki.
Kuzey’i Kıvanç Tatlıtuğ, Güney’i ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’de ölen Buğra Gülsoy oynuyor. Geçen yıl Krek’te oynadığı ‘Güzel Şeyler Bizim Tarafta’yla tiyatronun hâlâ yıldız yaratma gücü olduğunu gösteren Öykü Karayel’i kadroya katmak büyük akıllılık olmuş. Ve aslında cesaret de. Çünkü televizyon için çok yeni bir yüz Karayel. Rıza Kocaoğlu’nu psikopat bir katil yerine sevimli bir mahalle delikanlısı olarak görmek de hoş. Zerrin Tekindor, Mustafa Avkıran, Semra Dinçer, Bade İşçil yine kadronun önemli kozları. Ama ben en çok bambaşka bir Kıvanç Tatlıtuğ görüp şaşırdım. Yakışıklılığa sığınmıyor, gerçekten iyi oynuyor. ‘Oyuncu koçu’ İpek Bilgin’miş, ilk kez bu müessesenin işe yaradığını düşündüm, ne yalan söyleyeyim.
Bir de gene Türk televizyonlarında az rastladığımız bir durum, merak ve gerilim var dizide. Bir de ‘atmosfer’. Yönetmen, ‘Kaybedenler Kulübü’nde Rıza Kocaoğlu’nun canlandırdığı Mehmet Ada Öztekin. Hani bütün gün koltuktan kalkmayıp belgesel izleyen adam. İsabetli bir seçim daha.
Özetle ‘Kuzey Güney’ ilk bölümünde beklentilere fazlasıyla cevap verdi. Birçok dizinin pabucunu dama atacağına şüphe yok...