Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mutfak Sanatları Akademisi eğlence parkından farksız. Haftanın çeşitli günlerinde, dört saatlik mini eğitimler yapılıyor. Bir kez katılıyorsun, dört çeşit yemek öğreniyorsun, sertifikanı alıp gidiyorsun

Yemek yapmanın insan ruhu üzerindeki olumlu etkilerine gönülden inanıyorum. Çocukken deniz kenarında kumdan köfteler yapar zorla aile bireylerine ikram ederdim, şimdi neyse ki daha makul malzemeler kullanıyorum. Ama sonuçta yemek yapmak eşittir eğlence benim için. Geçen yıl bir tesadüf eseri keşfettiğim Mutfak Sanatları Akademisi de bir eğlence parkından farksız, bu nedenle.
Burası, profesyonel aşçı yetiştiren bir okul aslında. Uluslararası geçerlilikte City&Guilds diploması veren tek aşçılık okulumuzmuş ayrıca.
Ben henüz işi gücü bırakıp kendimi bu mesleğe adama noktasına gelmediğimden, asıl ilgi alanımı amatörlere yönelik günlük eğitimler oluşturuyor. Haftanın çeşitli günlerinde, dört saatlik mini eğitimler yapılıyor MSA’da. Her birinin temalası var: İtalyan mutfağı, Çin mutfağı, pasta çikolata yapımı gibi. Bir kez katılıyorsun, dört çeşit yemek öğreniyorsun, sertifikanı alıp gidiyorsun.
Biz, iki arkadaş bu hafta sonu ‘Balıklar ve kabuklular’ konulu eğitime katıldık. Akademi’nin Maslak’taki binasından adım attığınız anda bence dünyayla bütün iletişiminiz kesiliyor dört saatliğine. Üstünüzü başınızı, yanınızda olsa zır zır çalacak cep telefonunuzu, çantanızı şifreli dolaplara kaldırıyorsunuz. Size verilen önlükleri, boneleri takıp tamamı camekanlı ‘sınıf’ta yerinizi alıyorsunuz. Artık tek gaileniz, balığın filetosunu çıkarırken elinizi kesmemek ya da sosun kıvamını tutturmak.

Haberin Devamı

Çok zekice bir hediye
İki kişiye bir ‘mini’ mutfak düşüyor, tam teçhizatlı. Benim katıldığım kursta karı-koca gelenler vardı, iki kız arkadaş olarak katılanlar ve tabii tek gelenler. Bir genç hanım, kocasına hediye etmiş bu workshop’u. Kendisi arada uğrayıp tatma konusunda kendisine eşlik ediyordu. Bence çok zekice bir hediye.
Tek olanları birbirleriyle eşleştiriyorlar ve beraber yemek pişirmek yarım saat içinde kaynaşmanızı sağlıyor, gördüğüm kadarıyla. Üstelik her yaptığınız yemeği sonunda oturup beraber yiyorsunuz, yiyemediğinizi de paket edip yanınıza alıyorsunuz. Kirlettiğiniz kap kaçak anında toplanıyor, arada şarap ikramı da ihmal edilmiyor. Bir bakıyorsunuz mesela, yandaki pasta-ekmek sınıfında pişen Paskalya çöreği gelmiş. Diyorum ya, bambaşka bir dünya ve gerçekten çok huzurlu, eğlenceli.
Mart ayı programı gene bir dolu cazip kursla dolu, detayları www.msa.tc adresinden öğrenebilirsiniz. Bir hafta sonu sabahınızı ya da iş çıkışı akşamınızı ayırın, kesinlikle pişman olmayacaksınız.

Şehrazat’ın ‘ağzına edilecekler’ listesi
Bu ülkede müzik yazarıysan neleri göğüslemen gerekeceğini dün Tolga Akyıldız pek güzel anlattı bu sayfalarda. Ayrıca bu her dal için geçerli, övgüler sıralamadığın sürece, hep birilerinin canını sıkıyorsun ve onlar da sana saldırmakta beis görmüyor. İlk argüman da “Sen kaç beste yaptın, kaç film çektin, kaç kitap yazdın ki beni eleştiriyorsun?” Sanki eleştirmenin görevi o sanatı icra etmekmiş gibi.
Halbuki “Filanca sanatçımızın albümü çıkıyor, size de dinletmek istiyoruz” aşamasında senden kıymetlisi yok. Fikirlerin çok değerli, sen bir otoritesin, aslansın ve de kaplansın.
Konumuz, besteci-söz yazarı Şehrazat’ın, bu ülkenin en saygın Türk pop müziği yazarlarından Naim Dilmener’e twitter yoluyla ettiği hakaretler. Dilmener’in suçu Şehrazat’ın Ajda Pekkan’ın söylemesi beklenirken Meyra’nın albümüne giren ‘Aşklayalım’ şarkısını beğenmemek.
Şehrazat “Kimsin sen? İt ürür kervan yürür”den giriyor, “Seni örnek alanların da ağzına etme vakti geldi”den çıkıyor, “Kifayetsiz muhteris”lerle coşup lafın sonunu da “Allah senin cezanı versin, tez gün tez saatte” diye bağlıyor.
Elbette böyle bir ölçüsüz öfkeyle, hırsla edilmiş bedduaların yerini bulacağından endişe ediyor değilim. Gelgelelim, Naim Dilmener ne kifayetsizdir, ne muhteris, haddinden fazla alçakgönüllüdür. Ben ve benim gibi Türk pop müziği yazmaya kıyısından köşesinden bulaşmışlar için de, bu işi adam gibi yapan birçok müzisyen için de çok kıymetlidir. Evet her şeyden önce insanlığıyla, vicdanıyla, yumuşacık yüreğiyle örnek alınacak biridir. Ben de örnek aldım, alıyorum kendisini, hanımefendi ‘ağzına edilecekler’ listesine adımı ekleyebilir.