Homofobi konusunda bir adım ileri gidemeyip, bir de ara ara büyük hamlelerle geri sıçramamız ne hazin değil mi? Biri çıkıp “Eşcinsel hakemlerin duygusal düdük çalacağını tahmin ediyorum” gibi akıllara durgunluk verici bir laf edebiliyor. Ve “Duygusal düdük de ne ola ki?” diyecekler için açıklıyor: “Mesela yakışıklı, sert futbolcu lehine daha çok düdük çalıp penaltı vereceklerini zannediyorum.”
Tabii, çünkü zaten bir eşcinsel neden hakem olmak istesin ki? Daha çok, daha çok ‘yakışıklı ve sert’ erkek arasında bulunabilmek için. Futbol sevecek, bunu bir meslek olarak görecek değil ya...
Öyle bile olsa belli ki bu cümlelerin sahibi Erman Toroğlu’na göre hayat yakışıklı erkekler, güzel kadınlar lehine ‘duygusal kararlar’ alacağımız bir arena. Patronsak, şefsek, kimin yükselip kimin olduğu yerde sayacağı profesyonel kriterlere filan değil, hep o ‘duygusal düdük’e bağlı olacak.
Gizliyse tamam...
En doğru soruyu Kaos GL üyesi Ali Erol sormuş aslında... “Erkekler her kadın gördüğünde üstüne mi atlıyor?” demiş: “Soruyorum kendisine, bulunduğu ortamlarda kadınlar güvenlik problemi yaşıyor mu?”
Mesele de bu ya, heteroseksüel erkeklerin ‘duygusal düdük’ çalmasında beis yok zaten. Erkek adam, çalar çalar. Ama iş eşcinsel hakeme öğretmene doktora türlü meslek erbabına gelince bir dakika... Ya gizli tutsunlar ‘durumlarını’, ya feragat etsinler en doğal haklarından...
Zira Erman Toroğlu ‘gizli gay hakem’e karşı değil. “Ama kağıda kaleme düşüp tescillenmişse, müsaade edin de hakem olmasın. İstediğiniz mesleği ona yaptırın, ama bana hakemlik ters geliyor” diyor. Adamın işi bu, ama biz ona ‘istediğimiz mesleği’ yaptırıyoruz, hakemlik hariç. Niye? Toroğlu’na ters geldiği için.
Hormonlu Domates
Üstelik bu tuhaf tartışma “Homofobiye Karşı İnisiyatif” günü öncesine denk geliyor hemen. 2005 yılında “Hormonlu tavuk yemeğin, homoseksüel olursunuz” veciz cümlesiyle Lambdaistanbul’un en homofobik kişi ve kurumlara verdiği “Hormonlu Domates Ödülleri”ne fikir babalığı yapan Erman Toroğlu belli ki bu yıl da anasının ak sütü gibi helal bir yeni domatesin sahibi olacak. Böyle böyle alınacak bu yol da belli ki. Ve belki bir gün homofobinin de borusu yerine ‘duygusal düdük’ sesleri daha çok duyulur olacak. Kağıda kaleme düşüp tescillenerek hem de...
Korkmayın, düşünün...
Bir oyun göreceksiniz, sizi ‘düşündürecek’. Türkiye’de, dünyada olan bitenler üzerine, insan olmak üzerine, o dilimizden düşmeyen ‘birey’ kavramı ve gemi azıya almış ‘bireycilik’ üzerine...
Biraz ürkütücü, çokça çağdışı bir şeyden söz eder gibiyim, biliyorum. Tiyatro zaten bir ‘ilkçağ sporu’, bir de üstüne içinde en demode fikirleri barındırıyor.
Olsun, ben gene de önereceğim. Türkiye’nin en önemli tiyatro adamlarından Vasıf Öngören’in 25. ölüm yıldönümü nedeniyle kızı Aslı Öngören’in sahnelediği bir oyun, “Oyunlardan Bir Oyun”. Öngören, babasının “Almanya Defteri”, “Zengin Mutfağı”, “Oyun Nasıl Oynanmalı?” ve “Asiye Nasıl Kurtulur?” oyunlarından sahneler seçip bir kurgu oluşturmuş. Altan Erkekli’den Halil Ergün’e, Mehmet Esen’den Nergis Çorakçı’ya, kalabalık bir ‘genç’ gönüllü kadrosu var oyunun ve “60’lardan 70’lerin sonuna dek uzanan bir siyasal ve toplumsal Türkiye panoraması içinde, kitleler halinde ‘bireysel kurtuluş’ peşinde savruluşumuza, emek- sermaye çelişkisine, safların bulanıklaştığı durumlardan, keskin bir netliğe dönüştüğü tarihsel, siyasal duraklara uzanan bir süreci anlatmayı hedefliyor.” Aslı Öngören’in sözleriyle.
İzleyin ve görün ne derece ‘demode’ olduğunu...
“Oyunlardan Bir Oyun” Şehir Tiyatroları’nın ‘Genç Günler’i kapsamında bugün saat 20.00, yarın 19.00’da Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde.