Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tarkan'ın yaz başından beri beklenen albümü 'Adımı Kalbine Yaz' nihayet çıktı. Tarkan severler için beklemeye değmiş görünüyor


Gerçekten çok bekledik Tarkan'ın albümünü. Üstelik Aysel Gürel - Tarkan - Ozan Çolakoğlu ürünü 'Sevdanın Son Vuruşu' beklentileri de artırmıştı. Geçen yıllarla muhtelif köşelere savrulan Tarkan'ın 'metamorfozunu' tamamlayıp bildik 'Tarkan hitleri' ile daha 'olgun' söz ve müzikleri birleştiren bir formüle kavuştuğunun da ipuçlarını taşıyordu şarkı. Nitekim, Tarkan'ın 40 kere yazıp bozup, deneyip yanılıp, yeniden kaydettiği 'Adımı Kalbine Yaz', nihayet geçen hafta elimize ulaştı.

Haberin Devamı
Geç oldu, temiz oldu
Temmuzun başında, DMC'nin albümün çıkacağını duyurduğu tarihte Tarkan'ın hâlâ iki yeni şarkı kaydetme peşinde olduğunu Mehmet Tez'in yazısından öğrendiğimiz için, sürpriz oldu doğrusu. Sekiz yeni (Biri 'Sevdanın Son Vuruşu' tabii) şarkı, beş de remiksten oluşan, Tarkan hayranlarını mest, orta karar Tarkan severleri de hayli memnun edecek bir bileşim. Romantik Tarkan parçaları da var, alaturka esintileri de, gayet ritmik pop şarkıları da...
Kendi tercihlerimden söz edersem, remiks sevmez bir kimse olarak, ilk sekiz parçayı dinleyip başa dönüyorum çoğunlukla. 'Sevdanın Son Vuruşu' hakikaten albümün ve Tarkan külliyatının en önemli hit'lerindenmiş, 'Adımı Kalbine Yaz' çerçevesinde üzerine şarkı tanımadım.

Türk popunun en iyi yorumcusu
Hemen ardından gelen 'Acımayacak', bir Mithat Can Özer şarkısı. Sezen Aksu'nun oğlunun annesinin izinden gidiyor olmasını, özellikle 'Tören' şarkısını dinledikten sonra memnuniyetle karşılamıştım. 'Acımayacak' için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, içinde 'kız ilik gibi' tarzı sözler geçen gözü dönmüş erkek şarkılarından artık fenalık geldi, Tarkan da bol bol söyledi bunlardan geçmişte. Artık 40 yaşına gelmişken "Gel gel güzelim, gel hiç acımayacak" deyince benim tüylerim diken diken oluyor, kusura bakmasınlar...
Onun için Ozan Çolakoğlu'nun düzenlemesinden özür dileyerek onu da atlıyorum, hop 'İşim Olmaz'a geliyor sıra. Bu hoş bir Yıldız Tilbe - Tarkan parçası. Hâlâ Tarkan'ın söylediği en güzel şarkılardan olan 'Kış Güneşi'ni yapan Tilbe, bu sefer de hoş sözler yazmış.
'Kayıp', Tarkan'dan hüzünlü, romantik, tatlı şarkılar dinlemek isteyenlerin favorisi olacak tahminen. Günay Çoban'ın sözleri de hakikaten güzel üstelik.
Sonra 'Öp' geliyor, Sezen Aksu - Tarkan ortak yapımı tempolu bir şarkı ve düzenlemesi de çok sağlam, benim için albümün en farklı ve özel parçası. Tarkan'ın 'karma'sına dair de ipuçları taşıyor sözler, "Bu yeni ben de kim?" diye başlayıp "Geç oldu, temiz oldu / Geçmişimin karması" şeklinde devam ederek.
Sonra ona en çok 'alaturka'yı yakıştıranlar için söz - müzik Tarkan, 'Adımı Kalbine Yaz'. Ara ara kulağınıza pek çok eski Tarkan şarkısı gelir gibi olabilir, şaşırmayın.
Sezen Aksu'nun sözlerini yazdığı, Mithat Can Özer'in bestelediği 'Sen Çoktan Gitmişsin', herhalde bu albümün asla hitlerinden değil ama gizli gizli en çok sevilecek şarkılarından olacak.
Ve albüme son dakikada eklenen Gülşah Tütüncü şarkısı 'Usta - Çırak' ile 'benim bölümüm' sona eriyor. Son söz olarak da şunu söyleyebilirim: Tarkan Türk popunun en iyi yorumcularından biri, en kendine has 'yıldızlarından' ve de. Gene de başka bir 'lig'den katılıyor yarışa, bunu kabul etmek lazım...


Kitchenette kabusu
Bir süredir düzelir diye gidip geliyorum, sonuçta Taksim'in göbeği, en güzel buluşma noktası orası. Üstelik daha önce, Kanyon'daki şubesinden hayatımızdan memnun kalkmışlığımız var. Neden bir gün burada da olmasın?
Ama artık kabullenmiş durumdayım: Olmayacak. The Marmara Oteli'nin altına, meydana nazır kurulan Kitchenette, konumunun ekmeğini yiyip üzerine hiçbir hizmet vermemekte kararlı belli ki. Bir kere, içerideki ısı meselesi bir kabus. "Niye bu kadar sıcak burası, klimanız yok mu?" diye sorduğunuzda, "Var ama yetersiz, merkezi olduğu için" gibi bir cevap alıyorsunuz. Bundan doğal bir şey yokmuş, hiç değilse tavanlara birkaç pervane konamazmış, orada pişmeniz normalmiş gibi de bir tavır, cevabın yanında.
Zaten Kitchenette'e girmek demek, garson arkadaşlar tarafından görmezden gelinmeyi, terslenmeyi, daha da haddinizi aşarsanız azarlanmayı göze almak demek. Oturduğunuz yerden Taksim Meydanı’nı görebileceğiniz şahane bir masa bulmuşsunuz, daha da hizmet bekliyorsunuz, biraz tuhafsınız doğrusu!
Artık en kıytırık kafelerde bile mevcut olan internet bağlantısı da elbette burada olmayacak. Daha doğrusu teoride olacak ama pratikte çalıştığına hiç rastlayamayacaksınız. Önceki maddeye bakın lütfen, buldunuz bunuyorsunuz.
Ben son kertede, artık daha fazla sinirimi bozmamak adına Taksim Kitchenette'e gitmekten vazgeçmiş bulunuyorum. Hafta sonu Kanyon'dakine düştü yolum, orada da ciddi bir klima sorunu, bir de üzerine mutfağın kokusu olduğu gibi salonda. Galiba iki şube birbirine benzemeye başladı sonunda, ama ters yönde...