Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sedef Adası’nı yeni keşfettim. Bunca yıl neden gitmemişim ki? İnsanın feleğini şaşırtacak kadar güzel

Gitmesi zor, dönmesi imkansız

Şimdi diyebilisiniz ki, yaz bitip kötü havalar kapıya dayanmışken -ya da siz bu yazıyı okurken kapıdan girmişken- ne denizinden, ne adasından söz ediyor bu? Benimki geç keşiften duyulan, içimde tutamadığım bir heyecan, bir de bu şehrin havasına güven olmayacağı bilgisi. Aralıkta sokakta şortla gezildiğini düşünürseniz, ekimin ilk günlerinde de pekala denize girebilir, olmadı denize nazır yemek yiyebilirsiniz. Bu da olmuyorsa bir kenara not edin, gelecek yaz bari kaçırmayın.
Sedef Adası’ndan söz ediyorum. Bunca yıl niye gitmediğimi bir türlü anlamadığım, İstanbul’un adalarını Heybeli, Burgaz, Büyükada’dan ibaret saydığım için kendime kızdığım bir cennet burası.
Diğerlerinin de güzelliğine diyecek yok da, iyi havalarda kalabalıktan adım atılamıyor, değil denize girmek...

Haberin Devamı

Dönmek istemeyeceksiniz
Sedef Adası ise zaten küçük, bir de dörtte üçüne yakını özel mülk olduğu için dışarıdan gelenin kullanabileceği alan hayli sınırlı. Ama inanın bu kadarı bile 45 dakika önce İstanbul’un keşmekeşinden çıkmış birine feleğini şaşırtmaya yetiyor. Ve bir oranın yeşiline, bir uzaktan görünen zavallı İstanbul’un taştan siluetine bakınca dönmek istemiyorsunuz hiç.

Ulaşım zor
Tabii buranın nasıl böyle cennetvari kalabildiğini anlamak için önce ulaşım sorunlarından söz etmem gerek, ki bu bir sorundan öte, tercih. Adalılar huzurlarını kaybetmek istemiyor. Adada toplam 100-110 ev var ve sadece burada yaşayan Sedef Adalılar Derneği üyeleri için Büyükada’dan ve Kartal’dan motorlar işliyor. Bunun dışında Sedef Adası’na sadece yaz sabahları Bostancı’dan vapur kalkıyor. Diğer seçenekler, özel tekne ve deniz taksi. Bir de oranın iki tesisinden birinde geçiriyorsanız gününüzü, onlar sizi Büyükada’dan alıp geri bırakabiliyorlar.
İndiğiniz noktada sola dönerseniz o tesislerden ilki, Elio Sedef bekliyor sizi. Sağa döner, şahane ağaçlıklı ve ender rastlanır temizlikteki yoldan yürürseniz de halk plajına varıyorsunuz. Onun bitişiğinde de adanın ikinci ve son tesisi Club Ada Sedef var. Halk plajına geçmeyip Club’da kalmayı tercih ettiyseniz -ben öyle yaptım- sakin, tatlı, huzurlu ve lezzetli bir gün geçireceksiniz demektir. Geniş plaj, 50-60 şezlong ve bol miktarda gölge seçeneği, arada denizanaları olsa da hiç fena olmayan deniz, üst kısımda iki katlı restoran-bar, usul usul çalan, insanı bezdirmeyen müzik...
Arada 1-2 tekne yanaşıyor, akşam şahane gün batımı ve balık ağırlıklı mönü sizi bekliyor. Tam burada eklemeliyim ki, restoranda servis 12 ay devam ediyor. Yemekler lezzetli ancak fiyatlar -adada pek seçenek olmamasından zahir- yüksek. Misal markette 42 TL olan bir şişe rakıya 130 TL fiyat çekmek biraz fazla değil mi? Galiba bunu da İstanbul’dan uzaklaşmadan basbayağı tatil havasına geçebilmenin bedeli olarak görmeliyiz.

Haberin Devamı

Nedir bu zalimlik?

Zeynep Altıok’un Doğuş Üniversitesi’ndeki işinden çıkarıldığını okumuşsunuzdur. Babası Metin Altıok’u da yakıp götüren Sivas katliamı hakkında medyada verdiği demeçler, yazdığı yazılar nedeniyle. Kendi sözü bu, üniversiteyse sebebin asla bu olmadığına dair açıklama yaptı. Bu ülke insanın şaşırmasına hiç izin vermeyen olaylar ülkesidir, buna da şaşırılmaz, evelallah her şeye alışılır. Da, bu twitter ortaya çıktığından beri iyice zembereğinden boşalıp ortaya saçılan kine, nefrete, zalimliğe nasıl alışacağız? Üniversitedeki işinden atıldığını yazan bir insana örneğin, “İyi olmuş, senin gibiler yüzünden abuk sabuk tipler türedi toplumda. Bizi yaktınız diye dolaşıyolar ortalıkta...” yazabilen birine... Kendini ‘okur-yazar-düşünür’ diye tarif edip yine Altıok’a hitaben “Sen de konuşmasaydın” diyebilen birine... “Benim babamı yakamazlar artık valla, seninkini bilmem :)” yazarak böyle acıdan espri üretebilen birine nasıl alışılır?