Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Yıl 1990... Üniversite bitmiş, konservatuvar şan bölümü hâlâ devam ediyor, turizm şirketinde çalışıyorum. Şarkıcı olmak aklımın köşesinden geçmiyor ama günlük hayatta dilimden düşmeyen bir şarkı var. TRT’de yılın şarkısı seçilmiş.”

Böyle giriyor söze Candan Erçetin, şarkıcılığının 20’nci yılında bizimle paylaşmaya karar verdiği şarkı ‘günlüğünün’ ilk sayfasında. 13 adet Türk Sanat Müziği parçasından oluşan Pasaj / Dünya Müzik etiketli bir albüm bu. Adı, ‘Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun’. Ki bu aynı zamanda yazının başında sözü edilen şarkı.

Haberin Devamı

Her şarkının kendisinde hangi yıla, hangi hikayeye, hangi tada, kokuya karşılık geldiğini yazmış Erçetin, yanına. Böyle olunca sen de hemen düşünmeye başlıyorsun, ben ilk ne zaman dinledim bu şarkıyı, sever miydim acaba, bir hikayesi var mı bende... Farkında bile değilim ama var tabii, hangimizin yok ki...

Zaman ötesi eserler

‘Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun’ mesela lise yıllarıma denk geliyor ki, kim bilir hangi aşk acısı münasebetiyle ve gizli dinliyordum, pek havalı bir şey değildi Türk Sanat Müziği dinlemek. Halbuki nasıl etkili ve zaman ötesi eserler olduğunu aradan bunca yıl geçince görüyoruz işte. Bu arada şarkının Ceyl’an Ertem - Can Güngör versiyonunu da dinlemediyseniz çok şey kaybediyorsunuz.

Candan Erçetin’inkiler daha klasik, usulüne uygun yorumlar. Düzenlemeler Göksun Çavdar’a ait. ‘Silemezler Gönlümden’ ile devam ediyoruz, ‘Avuçlarımda Hâlâ Sıcaklığın Var’, ‘Ben Gamlı Hazan’, ‘Ölürsem Yazıktır’, bir tren yolculuğunda lise arkadaşlarının bin kere tekrar ettiği ‘Ne Senin Aşkına Muhtaç’, ‘Rüzgar Kırdı Dalımı’... derken ‘Pencere Açıldı Bilal Oğlan’lara, ‘Vardar Ova’lara kadar gidiyoruz.

Biliyorum, daha önceki bazı çalışmaları gibi bunun için de “Ne gerek vardı defalarca söylenmiş şarkılardan albüm yapmaya?” diyen olacak, “Yeni şarkılar söyleseydi ya...”

Ama tıpkı Fransızca bir albüm yaparken kimin ne diyeceğini hesap etmediği gibi, çocukluğundan beri bir şekilde duyduğu, dinlediği şarkıları da sırf böyle bir lüksü olduğu ve de canı istediği için söyleyebilme noktasında Candan Erçetin. 20’nci yıl konserinde anlattığı gibi, “Bu kızdan bir şey olmaz” diyen yapımcılara inat, sırf kendine güvenerek geldiği nokta bu. Ayrıca çok da güzel söylüyor.

Haberin Devamı

Çilingir sofrasına müthiş gidecek bir albüm. Nitekim albümü içinde leblebi tozlarının, kokulu silgilerin, horoz şekerlerinin olduğu müthiş zarif bir kutu içinde yollamış basına. Bir de canımız dinlerken ‘bir şeyler’ içmek isterse diye yıllardır yaptığı ve sevdiği meze tarifleri eklemiş. Annesinden öğrendiği göçmen mirası Kaymak Biber’in tarifini ben de sizinle paylaşıyorum. Belki kulaklarınız ve sofranız şenlenir biraz...

Kaymak Biber

Yarım kilo yeşil biberin sapını, tohumlarını ayıklayıp 4 - 5 cm.’lik parçalara ayırıyoruz. 1.5 litre sütü kaynatıp çeyrek tatlı kaşığı tuz koyuyoruz, parmak dayanacak kadar ılınmasını bekliyoruz. 2 kiloluk vakumlu kapaklı cam kavanoza biberleri, üstüne elimizle parçaladığımız 300 gram beyaz peyniri ekliyoruz. Kavanozu ılık sütle doldurup kapağını kapatıyoruz. Ters çevirip 2 gün mayalanmasını bekliyoruz. Sonra buzdolabına koyuyoruz. 10 gün sonra yenmeye hazır hale geliyor. Yanında ne içeceğiniz size kalmış ama yerken “Ah bu şarkıların gözü kör olsun” demek şart.