Dünya Kadınlar Günü’nü Nürnberg ellerinde geçirdik bu sene. Dolayısıyla ‘Su isteyen çiçek’ muhabbetinden uzak kaldık büyük ölçüde. Tabii mağazalarımızdan gelen ‘ey kadınlar, alın, kazanın’ mesajlarını, cilt bakımı, makyaj, spa, ıvır zıvır önerilerini saymazsak...
Ama biz bir film izledik hemen öncesinde, bundan iyi 8 Mart kutlaması can sağlığıydı. Ve o film sonunda 14. Nürnbreg Türkiye / Almanya Sinema Festivali’nin galibi oldu belgesel dalında ve biz onu izleyen bir grup kadın adeta bayram ettik.
Aşk, cinsellik, namus...
Filmin adı “Öteki Ben”. Avusturya’da yaşayan genç bir kadın yönetmenin, Mukadder Püskürt’ün filmi ve oralardan 13 Türk ve Kürt kadınla yapılmış röportajlardan oluşuyor.
Farklı kuşaklardan, farklı kültürlerden 13 kadın, aşkı, cinselliği, namus kavramını anlatıyorlar kendilerince. Müthiş bir samimiyet ve açıklıkla. Ortak noktaları kıstırılmışlıkları. Ama hepsinin de bunu bir aşma biçimi var, kendilerine göre...
Birisi var, âşık olmuş, ama zorla başkasına verilmiş, sonunda evi barkı, kocayı, hatta çocuğu bırakıp başka birine kaçmış. Yeniden âşık olmuş çünkü. Ve sonunda yol, iz, dil bilmediği Almanya’da bir başka kadın için terk edilmiş...
Şimdi muhtemelen 60’larında, yalnız ama hiç pişman değil. Çok sevmiş çünkü. Hâlâ kapının çalınıp o adamın geleceği günü bekliyor...
Çok genç bir başka kadın, Burcu ise Günter’i sevmiş, en çok annesinden destek görmüş onunla evlenirken. Laf edecek olanlara “Baksanıza” diyormuş annesi, “Ne kadar yüzü gülüyor giderken...”
Bir gün gelmiş Günter de gitmiş ama, üstelik erişilmeyecek bir yerlere... Burcu şimdi acısıyla baş etmeye çalışıyor, mutlu günlerin anısından kopmadan yeni bir yol çiziyor kendine: “Günter okulu bitirmemi isterdi” diyerek...
Bir lezbiyen kadın var sonra, bir ailesinden kopup yalnız yaşama mücadelesi veren Alevi genç kadın, bir de gerilla... Dağlardan, hapislerden sonra Avusturya’da yeni bir hayat kurmuş. Artık aynı evi paylaşacağı bir sevgilisi, bir de çocuğu olsun istiyor...
İlle de Cemal
Biri köyde kocasını görmüş boyuna posuna vurulmuş, o kadar mutlu ki hâlâ, “Cemal” diyor başka bir şey demiyor... “Belki” diyor, “Daha iyisi, daha güzeli vardır ama Cemal bana hiç eksikliğini çektirmedi...”
Daha ne hikâyeler... Velhasıl, 104 dakika boyunca bu 13 kadını en yalın halleriyle tanıyoruz. Sanki hepsi en yakın arkadaşlarıyla başbaşa dertleşir gibi, belli ki çok güvenmişler yönetmene.
Galiba Mukadder Püskürt’ün başarısı burada. Bir ayna tutmuş karşısındaki her kadına ve orada onun en gerçek yüzünü görmeyi becermiş.
Küçücük bir kız çocuğunun “Seviyooor, sevmiyooor” diye diye yolduğu bir papatyayla başlayan film, henüz genç kızlık çağına girmemiş bir diğerinin gözleri parlayarak anlattığı aşk hikâyesiyle son buluyor... Aman ne heyecanlı, ne umutlu, nasıl ışıl ışıl...
Kadın olmak...
Biz, oyuncusu, gazetecisi, sinemacısıyla bir grup kadın hem içimiz burkularak, hem de çok gülerek izledik “Öteki Ben”i. En hazin hikâyeyi bile mizah duygusunu yitirmeden anlatıyordu çünkü film.
Işıklar yandığında herkesin gözünde birkaç damla yaş, bir de acı gülümseme vardı. Kadın olmak hem zorlu, hem de güzel bir şeydi.
Cep telefonlarını açtık, “150 liralık alışveriş yapana gece çantası hediye” idi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nüz kutlu olsundu...
Not: “Öteki Ben”, 7. Gezici Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri kapsamında yarın saat 15.00’te İstanbul Modern’de. Mümkünse kaçırmayın...
“İnsan doğar, âşık olur, ölür...”
Nil Karaibrahimgil’in son albümü “Nil Kıyısında”yı büyük bir neşeyle dinliyorum her zamanki gibi. Son derece kendine ait bir sesi, sözü, her şarkısında, en aşkından öleninde bile şahane bir kendiyle, hayatla dalga geçen hali var, gönül istiyor ki arabesk ruhumuzdan azıcık feragat edip bu şarkılarla şenlenelim.
Gerçi Nil de biraz durup oturmuş, belli ki hüzünlenmiş. Ama hâlâ gülüyor, güldürüyor. Bugüne kadar Ozan Çolakoğlu’na teslim ediyordu şarkılarını, bu kez Alper Erinç yapmış düzenlemeleri ve harika olmuş.
Şarkıların hepsi sağlam, Nil’in Türkçeyi kullanış biçimi benzersiz. ‘Çok Canım Acıyo’, ‘Yalnızlardanım’, ‘Aşkımız Her Zamanki Gibi Tehlikede’ ve ‘Yalnız Kalpler de Atarlar’ favorilerim.
Bir de kartonette yıllarca grubunda davul çalan sevgili Serhan Şeşen için birkaç cümle yazmış Nil, ona da bir kez daha selam olsun Nil kıyılarından...