Teoman’ın ‘Aşk ve Gurur’unu memnun mesut dinliyordum ki peş peşe iki albüm geldi, CD çalarımı ele geçirdi. Şimdi bir biri dinleniyor, bir öbürü... Önce eski dost Nazan Öncel tabii... Ondan yeni bir ses geldi mi, ne var ne yok siler süpürür. İçin dağlanır, bundan bile memnun olursun, tuhaf bir durum ya da yeni moda deyişle bir ‘kafa’. Bu ‘kafa’ konusunu bir yere yazalım, az sonra döneceğiz.
Yıllardır aldatan, giden, umursamayan hayırsız sevgililere diyemediklerimizin tercümanı Nazan Öncel, bu kez doğrudan albümün ismiyle başlıyor saydırmaya: “Hayvan!” Söz konusu nazik hitap, albümün nadir hareketli parçalarından olan ‘Normal’de şu şekilde geçiyor: “Nasıl hastadır yüreğim / İlaç felan (evet evet, basbayağı felan) istemez / Takmadığından eminim / Hayvan!”
Sonra peş peşe iç kanatan şarkılar sıralanıyor... “Dün gece çok ağladım / Gözyaşım yerde kaldı” gibi, “Ne zaman bensiz uyuyacaksın / O zaman beni anlayacaksın” gibi, “Beni düşün, iyi düşün / Uzak değil yakın düşün” gibi durup durup bir kenara not almak istediğim cümlelerle...
Allahtan araya “Çirkin olsun, benim olsun” gibi güldüren şarkılar da koymuş ki, toptan dağılıp gitmiyorsunuz. Ama zaten Nazan Öncel’in böyle bir farkı var, en öldürücü sözleri hafif kendiyle dalga geçen bir makyajla sunmayı başarıyor, ne kadar hüzünlenseniz, ‘Ölürsem kabrime gelme istemem’ havasına bürünmüyorsunuz.
DMC etiketli albümün düzenlemeleri farklı farklı ellerden çıkmış, benim favorim yine Janti, ille de ‘Beni Düşün’. Bu arada bulursanız Janti’nin kendi albümünü de kaçırmayın, derim. Hazır ‘ölürsem’ diye söze girmişken, içinde ‘Ölürsen Haber Ver’ gibi öldürmese de süründürücü bir şarkı barındıran ‘Kız Kafası’na geçelim. Nasıl bir kafadır o? Sırasıyla acı çeken, sonra öfkelenen ve nihayetinde kendi kendisiyle ve de hayatla eğlenen. Tabii bütün bu aşamaları da arkadaşlarıyla kafa kafaya verip konuşarak atlatan.
Dinledikçe sevilen bir albüm
Tamam işte, Çiğdem Erken, Ada Müzik’ten çıkan ilk albümünde o söz konusu kız arkadaşlarının yerine koyuyor sizi, oturup dertleşiyor, içini döküyor. Öyle bir samimiyet, bütün şarkılarda. Ve iyi müzik, iyi müzisyenler... Çiğdem Erken zaten birçok kişinin en çok yaptığı tiyatro müziklerinden tanıdığı bir piyanisttir. Doğal olarak piyanoya hakim, albüme de. Düzenlemeler, Nurkan Renda imzası taşıyor ve şarkıların sadeliğine aynı şekilde karşılık veriyor. Viyonoselde bir kez daha Çağ Erçağ damgasına dikkat...
Bütün şarkıların söz ve müzikleri Çiğdem Erken’e ait, bir tanesinde Selçuk Yöntem’in okuduğu bir şiir var, onu da Yücel Erten yazmış. Benim favorilerim ‘Küçük Prens’le ‘Saçlarım Daha Uzunken’, şimdilik. Ama dinlendikçe sevilen bir albüm bu. Sevmek için anlaman, anlamak için dinlemen gereken bir kadın gibi tıpkı, bu açıdan da ismine çok uyduğunu düşünüyorum.
Köprü trafiğini Çiğdem Erken eşliğinde atlatmaya çalışırken, kadın şarkı yazarlarının arttığını, iyi ki de böyle olduğunu, kof duyguların cilasının döküldüğünü düşündüm. Hayatta karşılığı olmayan, süslü sözler filan yok her iki albümde de. Kadınların çok aşina olduğu, bildik ve sahici duygular var. Beğenmeyecek olursanız, sorun aynanızda değildir. Kulak vermesini bilene erkeklere de kadın denen ‘anlaşılmaz’ mahluka dair sırlar verebilir, söylemiş olayım...