Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Sahneye çıktıktan sonra başka bir boyut. Nasıl oluyor ben de bilmiyorum, kendimi mi kurguluyorum acaba?”
Geçen hafta Aynur Doğan’la “Keçe Kurdan”ı söyleyerek adeta yeri yerinden oynatan Ajda Pekkan, kendisini anlatırken gene fantastik bir öyküden söz eder gibiydi, “Haydi Gel Bizimle Ol” programında.
Motivasyonunu ‘izafiyet teorisi’nden alan, her gün kendini yeniden yaratan bir kelebek... Aşağı yukarı buydu tarif ettiği ‘Ajda Pekkan’. Biyoritimden girdi, spiritüalizmden çıktı, bolca senteze ulaştı...
Pekkan yıllardır bir kendisinin bildiği başka bir lisanla konuşur, bunda bir sürpriz yok. Artık kimse şaşırmıyor bile, bu da onun alamet-i farikalarından biri olarak kabul edildi.

Özgürleşme noktası
Zaten söze “Gelirken hep bunu düşündüm, bunu nasıl ifade edeceğim, hangi kelimeleri kullanmam lazım... Bulamıyorum, bir açılım yapamıyorum.” diye girdi. Yapamıyor işte, zorlamanın alemi yok.
Galiba asıl hoş olan, onun bütün bu enteresan sözleriyle, yaşsız halleriyle kendisini olduğu gibi kabul

İzafiyet teorisi...
ettirmiş olması. Başka bir özgürleşme noktası onunki.
Belki bilmeden, el yordamıyla, ya da zamanının en devrimci aşk şarkılarını yazan Fikret Şeneş’in desteğiyle ulaştığı bir mertebe. Hala internet marifetiyle ‘Birinci el kız’ arayanlar memleketinde 40 yıl önce “Kimler geldi, kimler geçti” diyebilmiş bir kadın çünkü o.

Yaralarını yalamak
Kendisi gidenlerin arkasından çok ağladığını itiraf etse de, yine o programda söylediği gibi “yaralarını hayvanlar gibi kendi yalayarak iyileştirdiği için” hep başı dik gördüğümüz, hiç üzülmez, hiç yıkılmaz sandığımız bir özel figür.
Öyle de kalmalı bence. Değil mi ki ortalık kalbi kırık kadından geçilmiyor, aşk meşk iyiden iyiye müzelik malzeme muamelesi görüyor ve bugün hala kendimizi yenik hissettiğimizde dinleyeceğimiz “Kapı açık, arkanı dön ve çık”ın ötesine geçebilmiş bir söz yok Türk pop müziğinde, Ajda Pekkan da gücünü izafiyet teorisinden mi, kuantum fiziğinden mi, yerçekimi kanunundan mı, artık nereden alıyorsa alıyor, iyi ediyor...

“Burası Türkiye” derken?
Müjdeler olsun, Tardu Flordun ile Canan Ergüder ‘sarmaş dolaş’ yakalanmışlar. Bilmiştik zaten, tahmin etmiştik... Hatta “Biz dememiş miydik?”
Şimdi bir eğlenceden, partiden, şuradan buradan dönerken ve ihtimal bir miktar da alkollüyken burunlarına fotoğraf makinesi dayanan ikiliden Tardu Flordun’un ettiği “Burası Türkiye, burada böyle” lafları derdimiz olacak.
Ne demek istemiştir o? Kendisi nerelidir ki bir kere? Hor mu görmektedir kutsal memleket topraklarını? Yoksa kendisini var eden necip Türk insanına mıdır sözü? O insanlar onu çıkardıkları gibi indirmesini de bilirler... Vesaire vesaire...

Faturalar kadına
Tabii ki düşünmeyeceğiz “Burası Türkiye” derken ne kastettiğini... Her koşulda faturanın kadına kesildiğinden söz ediyor olabilir mi acaba?
Canan Ergüder “Binbir Gece” dizisindeki kötü kadın Eda karakteriyle haddinden fazla nefret toplamış, sırf rolü yüzünden zaman zaman sokaklarda yolu kesilerek hakaretlere maruz kalan bir oyuncu. Üstüne üstlük bir de ABD’de kağıt üzerinde evli olduğu bir kocası var.
Derhal düşünelim benzeri durumlarda neler olduğunu lütfen... Biz değil miyiz rollerle gerçekleri birbirine karıştıran, hayattaki aşk hikayeleri nedeniyle kadın oyuncuların ellerinden dizideki karakterlerini de almaya kalkışan? Sanem Çelik desem, Pınar Altuğ desem bir şey hatırlatır mı?
Tamer Karadağlı demiyorum farkındaysanız, çünkü o erkek...

Aman adımı verme
Bu durumda Tardu Flordun Canan Ergüder’i korumak istemiş olabilir mi? “Burası Türkiye”den kastı bu olabilir mi?
Biz daha ziyade yakalanma anlarında kadını ortaya atıp kendini kurtarmaya çalışan, “Aman benim adımı verme yanarım” modeli erkeklere alışık olduğumuzdan bu tavrı anlamıyor olabilir miyiz?