Dizilerde tek bir tokat dahi görmek istemiyorum artık. Ama inadına artıyor, kafası kızan koca karısına patlatıveriyor bir tane
Madem ki televizyonun gücüne bu derece inanıyoruz ve gençlerin ruh sağlığını, psikolojik gelişimini korumak adına ekranı ‘yasaklar çemberi’yle çeviriyoruz, benim de bir önerim var... Bana göre Türkiye’nin şu anda karşı karşıya olduğu felaketlerin en büyüklerinden biri, kadına uygulanan şiddettir. Her gün alt alta sıralanan “Boşanmak isteyen karısını kesti”, “Sevdiği adamla evlenen kızını doğradı”, “Kaşının üstünde gözün var diyen sevgilisini kurşunladı” haberlerini sadece bir hafta takip edin. “Üçüncü sayfa haberi işte” deyip geçmeden, uzak diyarlarda yaşanan ‘münferit olaylar’ gibi bakmadan. Öyle değil çünkü. Kapı komşunuzda, yanı başınızda ve emin olun her gün daha da yakınınızda kadınlar dövülüyor, işkenceye maruz kalıyor, öldürülüyor.
Ve Türkiye kadınlar için giderek daha tehlikeli bir hal alırken, ben o akşam oturup izlediğimiz dizilerde tek bir tokat dahi görmek istemiyorum artık. Orada da inadına artıyor, kafası kızan koca karısına patlatıveriyor bir tane. ‘Ay Tutulması’na baktım en son, boşanmak istemeyen eş, “N’olur ayrılmayalım” diyen sevgili, yedi tokadı oturdu aşağıya. Hatta adam basbayağı boğazını sıktı karısının. Ve kıyamet de kopmadı...
‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ zaten rakip tanımıyor. Terk ettiği eski karısının düğününü basıp ortalığı kurşun yağmuruna tutan Ali Kaptan, afla cezaevinden çıktı, mahallede bir bayram havası. “Aman hoş geldin, gel çayımızı iç”... Pardon da bu kadar katilperver olmak durumunda mıyız?
RTÜK’e sesleniyorum
Ben şimdi kendimi bütün etkilenmelere açık bir ergen yerine koyuyor ve beni içkiden, sigaradan ve bilumum kötü alışkanlıktan koruyan RTÜK’teki amcalarıma sesleniyorum... Bu gördüğüm sahnelerden çıkardığım sonuç şudur: Bir, karılarımız dövülmek içindir. Tepemizi attırırlarsa tokatı patlatırız, kimsenin itirazı olamaz. En fazla kadın ağlar, olay kapanır. Sonra bu aynı karılarımız, aldatsak da bizden ayrılamazlar, lakin biz “Boş ol” dersek yakamızdan düşmek zorundadırlar. İtiraz halinde birinci madde geçerlidir, kötek caizdir.
İki, bizim onları başımızdan atmış olmamız onlara yeni bir hayat kurma hakkı vermez, onlar her daim bizim ‘eski karımız’dır. Başkasıyla evlenmeyi akıllarından geçirirlerse tehdit eder, bunu hayata geçirirlerse öldürürüz. İki gün sonra serbest kalırız, herkes de bize kahraman muamelesi yapar.
Gerçekten televizyonun gücü bu kadar yüksekse, sigara içen Humphrey Bogart’ın ağzına manasız buğular koyup küfürleri bip’leyene kadar şu şiddet ve kan revanı durdurun bari... Hayattaki en büyük tehlike insanların ağzının bozuk olması değil...