Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eylül geldi, ben ikinci kez Venedik’in yolunu tuttum. Eutelsat ve Eurovisioni’nin düzenlediği Hot Bird TV Ödülleri’nin jüri üyelerinden biri olarak. 11 senedir her sonbahar, uluslararası bir jüri toplanıyor, dünyanın dört bir yanından ‘tematik’ televizyon kanallarını değerlendiriyor ve başarılı bulduklarını ödüllendiriyor. Müzik, çocuk, belgesel, sinema, spor gibi 11 dalda veriliyor ödüller.
Bu benim ikinci seferim. Geçen yılki toplantılarda sıra Türk kanallarına geldiğinde heyecanlanıp ne diyeceğimi bilememiştim başta. Bizde ‘kendi çocuğunu övmek’ ayıptır ya hani... 

Bizim çocuklar

Üstelik ‘bizim çocuklar’ da pek işimi kolaylaştırmıyorlardı doğrusu. İçeriği, yayın politikasını, program kalitesini filan tartışmıyorum bile. Bütün yapılması gereken kanalın özelliklerini anlatan bir demo hazırlayıp bunu bir DVD marifetiyle göndermek ve de birkaç basit soruyu cevaplamakken bunu bile hakkıyla yerine getirememiş olmamızdı mesele.
Beş İtalyan, iki İngiliz, bir Fransız, bir Rus, bir Polonyalı, bir Belçikalı ve de bir Türk’ten oluşan jürideki diğer insancıkların kanal hakkında bilgi edinmek konusundaki çabaları ise takdire şayandı doğrusu. Uydudan kanalı yakalayıp bari canlısını izlemek, iki satır fikir sahibi olmak için çırpınıp durdular.
Nedir, Türk kanalının hakkını teslim etmiş olalım. E ama kanalın kazanası yok, buna ne buyurulur? “Bütün dünya bize düşman” zanneden değerli insanımıza bu vesileyle hatırlatmak isterim ki birinci düşmanımız gene kendimiziz.
Neyse geçen sene hem yayınıyla hem de son derece şık tanıtım filmiyle yüzümüzü ağartan, gönül rahatlığıyla övebileceğimiz bir İZ TV çıktı çok şükür ve Belgesel dalında birincilik ödülünü aldı götürdü... Üstelik oy birliğiyle.

İçimize sinerek

Bu senenin sonuçlarını açıklama hakkım yok henüz. 14 Kasım’da Venedik’te sunacağız ödülleri sahiplerine. Ve fakat, durumun geçen seneden daha umut verici olduğunu, en azından her bir Türk kanalının eli yüzü düzgün bir tanıtım filmi gönderdiğini, sorulara da iyi kötü cevap verdiğini söyleyebilirim.
Nihayet ‘Kendi ülkesinin televizyon kanallarını savunamayan Türk kızı’ konumundan kurtuldum bu sene. Bir de daha içimize sinerek övebileceğimiz çocuklar yetiştirebilsek...

Haberin Devamı

“Bu kadın...”
Her daim en güzel, en başarılı, en tartışılmaz noktada duran Hülya Avşar’ın zaman zaman birilerine haddini bildirip başka birilerine destek çıkmasına alışığız.
Şimdi de Nurseli İdiz’in Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınması üzerine bir ‘makale’ yazmış. Yazı, her tarafta “Avşar’dan İdiz’e destek’ şeklinde lanse edildi.
“Türk sinemasına yıllarca hizmet vermiş bir sanatçının, evinden sabahın köründe kızının gözü önünde alınması beni çok üzdü.” diyor Hülya Avşar, ana fikir bu.
Gelgelelim ben ‘destek’ kisvesi altındaki küçümseyen tavra takıldım.  “Zaten bu kadının kendisiyle sorunları var.” diyor Hülya Avşar ‘destek verdiği’ Nurseli İdiz için ve soruyor: “Peki bu kadın bir gün kendine zarar verirse kim verecek hesabını?”
Şimdi bu bir ‘destek cümlesi’ midir allah aşkına? Karşısındaki kendisinin de belirttiği gibi yılların sinema  - ve tiyatro - oyuncusudur, doğru ve yanlış adımlar atmış, kariyerinde de hayatında inişler - çıkışlar yaşamış olabilir ama herhalde Hülya Avşar’ın “Bu kadının kendisiyle sorunları var” gibi bir ‘destek cümlesi’ kurmasına ihtiyacı yoktur... Kimsenin de kimseden böyle söz etmeye hakkı...