Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Her türlü şiddete karşı harekete geçen altı kadının provokatif, fantastik hikayesi”... Böyle tanımlanıyor, senaryosunu Barış Pirhasan’ın yazdığı, oğlu Yusuf Pirhasan’ın çektiği ‘Kurtuluş Son Durak’. Provokatif mi, emin değilim; ama fantastik olduğu kesin. Ve komik, ve absürd... Bir de sonunda mesaj verme kaygısına düşmeseydi...

Keşke mesaj kaygısı da olmasaymış...

Muhtelif kadınların yaşadığı bir apartman, Saadet Apartmanı. Tabii erkekler de var da, neticede ev kadının mekanı ya, daha çok onlarla şekilleniyor apartmanın ruhu. Giriş katında kuaför dükkanı işleten Füsun (Asuman Dabak) var, apartmanın erkekten yana ‘şanslı’ sayılabilecek tek kadını, onu hoş tutan, hiç değilse dövüp sövmeyen, iyi bir kocaya (Ahmet Mümtaz Taylan) sahip... Yalnız yaşayan Vartanuş Abla (Demet Akbağ) var, hayatını onu pavyondan ‘çekip çıkaran’ evli sevgilisinin yolunu gözleyerek geçiren bahtsız Goncagül (Nihal Yalçın) var, piyanist şantör kocasından habire dayak yiyen Gülnur (Ayten Soykök) ve kızı Tülay (Damla Sönmez) var...
Görünüşe göre hepsi birbirine yakın, birbiriyle ilgili, komşuluk ilişkileri sağlam. Günün birinde apartmana dünyaya kara gözlüklerinin arkasından bakan, mutsuzluktan ölmek üzere gibi görünen bir kadın taşınıyor: Psikolog olduğunu öğrendiğimiz ama kendisinin acil tedaviye ihtiyaç duyduğu aşikâr Eylem (Belçim Bilgin). O daireyi yeni evli çiftin satın aldığını duyan apartman ‘sakinlerini’ alıyor mu bir merak... Bu kadın niye yalnız taşındı? Derdi ne?
Dolmasını, böreğini kapan dayanıyor kapısına ‘hoşgeldin’e. Eylem’in getirilenleri bir kafalarına atmadığı kalıyor. Sonunda bakıyor ki kurtuluş yok, topluyor hepsini eve ve hikayesini anlatıyor. Nikaha iki hafta kala önce evlenmekten vazgeçen, ardından da onu terk eden bağlanma korkulu nişanlısını... O evin kredisini ödemek için muayenehanesini devrettiğini... Şu an yalnız, işsiz ve beş parasız olduğunu...

Haberin Devamı

Oyunculara bayılacaksınız
Her biri çeşitli erkeklerden cefa çekmiş kadınları pek etkiliyor hikaye. O gece kalkıştığı intihar deneyiminın ardından elele verip Eylem’i hayatta tutmaya çalışıyorlar. Böyle anlatınca trajik gibi görünse de son derece komik anlatılıyor olup biten. Hani bazen sizi süründüren şeyleri başkalarına anlatırken komik görünür ya, öyle...
Aradaki buzlar eriyip Eylem de kendine gelince o apartmanda asıl el atılması gereken başka acılar olduğunu fark ediyor. Başta her gece manyak kocasından dayak yiyen Gülnur’un durumu olmak üzere...
Kendilerine pembe fularlar dikip bir tür ‘örgüt’ kuran apartman kadınlarının sorunlarını nasıl çözdüklerini anlatmayacağım ki filmin tadı kaçmasın. Ama o an itibarıyla filmin tadının yerine geldiğini, Yavuz Bingöl’ün oynadığı polis müdürünün kadınlar tarafından rehin alınışına kadar da doludizgin sürdüğünü söyleyebilirim. Sonra çünkü tadı kaçıyor, filmin bütününe hiç uymayan mesaj kaygıları devreye giriyor. Evet, kadınlar birleşirse kaderlerini değiştirebilir, ama bu absürd komedi-fantastik-kara mizah karışımı bir filmdi, “Niye şimdi kafamıza vurmaya başladı bunu?” diye soruyor insan...
Oyuncuların hepsine bayılacağınız garanti. Özellikle Nihal Yalçın’a, hem oyunculuğuna hem sesine... Kadınların hepsine... Ahmet Mümtaz Taylan’ın gizli gizli kadınların planlarını takip eden o matrak koca tipine... Mete Horozoğlu’nun varoluş sıkıntıları yaşayan ayyaş yazarına... BKM yine eğlenceli bir filme imza atmış, özetle. Dediğim gibi, mesajları tepemize yağdırmadığı sürece... O günleri de göreceğiz herhalde...