Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Masumiyet Çağından 14 şarkı daha


Göksel’in yeni albümü tıpkı, bu resimdeki gibi baharı çağrıştırıyor.


Türkçe popun eski şarkılarını, bilhassa 70'li yılları kendine - bir tür - iş edinmiş biri olarak, 'cover'lara pek bayılmadığımı söylemeliyim. Eğer bu şarkıları duyunca içimizde bir kıpırtı oluyorsa, o dönemin ruhunun, masumiyetinin ve şimdi yapılsa komik bile gelebilecek düzenleme anlayışının da marifeti bu. Hatta daha çok bunların.
Yoksa Nilüfer'in gencecik sesinden çok tatlı, matrak bir şarkı olan 'Git ona git benden selam söyle'yi Demet Akalın'dan dinlemek, tüylerimi diken diken yapıyor, 'Sana kırmızı çok yakışıyor' etkisi yaratıyor üzerimde.
Eski şarkıların içinde taşıdığı bütün anılarla birlikte 'eski' kalmasını, dinlendikçe o günlerin tadını canlandırmasını tercih ediyorum. Bu konuda tek bir istisna var benim için: Göksel. Zuhal Olcay'ın Bülent Ortaçgil dokunuşuyla bambaşka bir kılığa soktuğu 'Başucu Şarkıları' dışında sevebildiğim tek 'cover' albümü Göksel'inki olmuştu: 'Mektubumu Buldun mu?'.
'Masumiyet Çağı'ndan 12 şarkıyı almış, aslına hayli uygun düzenlemelerle yeniden söylemişti. Ve Göksel zaten kendisi de o çağdan günümüze ışınlanmış gibi göründüğü, durduğu, davrandığı, sesinde de hep aynı çocuksu, ışıltılı tınıyı koruduğu için çok yakışmıştı bu şarkılar ona.

Hayat rüya gibi...
Ve aslında o yıllardan söylemek istediği daha çok şarkı olduğu için, tez zamanda tuttu, 'nostalji albümü'nün ikincisini çıkardı Göksel. 14 şarkı var Avrupa Müzik'ten çıkan albümde. Adı "Hayat Rüya Gibi".
Kartonette Göksel çiçekli elbiselerle yeşil dallar arasında uçuşuyor. 'Bahar albümü' diye bir şey var ise, bu ta kendisi. Alıp CD çalara koyduğunuz anda 'Sevil Neşelen'in verdiği emre uyuyorsunuz. Sezen Aksu'nun en güzel şarkılarından biri olan 'İçime Sinmiyor' geliyor sonra ve bir zamanlar Nilüfer'den dinlediğimiz o çok hareketli parça: 'Başıma Gelenler'.
Kendi çaldığım ve eğlenmek için gittiğim tüm 45'lik partilerinin favorilerinden biri sonra: 'Palavra'. Palavra dinlemekten bıkmış kadınların manifestosu... Dalida'nın söylediği orijinalinde (Parole Parole) Alain Delon'un, sonra 40 yıldır Cüneyt Türel'in sesinden duyduğumuz 'palavra'ları bu kez Teoman tekrarlıyor ki yakışmadığını kimse iddia edemez.
Benim albümde bulduğuma en çok sevindiğim eski dost 'Deli Etme Beni Aşk' oldu. Bora Ayanoğlu'nun ne güzel besteleri olduğunu hatırladım bir kez daha... Ve Tülay Özer'in ne iyi bir yorumcu olduğunu...
"Ölsem de Bir" de Şanar Yurdatapan'ın çok özel bir şarkısı. Banu şahane söylerdi, ama Gürol Ağırbaş düzenlemesiyle Zuhal Olcay'dan dinlemek müthişti. Göksel'inki de güzel. Fakat kartonete bakarken merak etmeden duramadım: Albümü hazırlayan koca ekipten bir kişi bile 'Ölsem de bir, kalsam da bir' derken 'de'nin ayrı yazılması gerektiğini bilmiyor mu?

Haberin Devamı

Hem saygılı hem yenilikçi
İnci Çayırlı'dan dinleyip sevdiğimiz 'Kıskanıyorum', Orhan Gencebay'ın unutulmazlarından 'Kabahat Seni Sevende', bir Alpay klasiği olan 'Eylülde Gel', daha bir dillere dolanmışlardan 'Ah Nerede', 'Olmaz Olsun', 'Tek Başına' ve 'Seninleyim'...
Bir de Yalçın Tura'nın Edip Akbayram'dan Zara'ya türlü sesten dinlediğimiz, ama ille de 'Dönüş' filminin finalinde Seha Okuş'un yürek yakan yorumunu hatırladığımız ünlü 'Hasretinle Yandı Gönlüm'üyle rüya tamamlanıyor. Müzik direktörü Serhat Ersöz'ü hem saygılı hem yenilikçi düzenlemeleri için kutluyorum. Ve fakat, Türk popuna çok güzel söz ve besteler armağan etmiş olan Göksel'i artık kendi şarkılarıyla dinlemek istediğimi de söylemeden edemiyorum. Gönül istiyor ki bu nostalji fırtınası burada bitsin artık. Göksel'in kendi sözü var çünkü..