Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önceleri kulağımı tıkadığım bir konuydu bu.
Telefonum bozulsa, elektrik kesilse, biriyle kavga etsem canım sıkılsa, kırk yıldır görmediğim birine rastlasam da eski defterler önüme açılsa mutlaka bir yerden bu yorum geliyordu: “E tabii, Merkür geri gidiyor, dikkat etmek lazım.” “O ne demek Allah aşkına” ile “E iyi gitsin, ben mani olmayayım” arasında dolaşan tepkilerle geçiştirmeyi tercih ettiğim bir konu... Bunca yıldır merkür retrosu mu vardı hayatımızda?
Ama artık gözardı edilecek hali kalmadı, şu aralar kendisi gene ‘retroda’ ve bütün gazeteler bu konuda neler yapmamız gerektiğini söyleyen yazılarla dolu...
Vatan gazetesinin astroloji yazarı Dr. Samiye Özbaş Soysal beş yaşında çocuğa anlatır gibi özetlemiş, ben de ondan aktarayım: Merkür gezegeninin normal yörüngesindeki hızından farklı hareket etmesi ve dünyadan sanki geri gidiyor gibi görünmesine diyormuşuz ‘retro’ diye. Bunu yılda üç dört kez tekrarlıyormuş üstelik. Ve görünüşe göre her seferinde hayatımızı felç ediyor.
Bunun yıkıcı etkilerinden kurtulmanın yolu yok mu? Var. Alışveriş yapmamamız, taşınmamamız, bir anlaşmaya imza atmamamız, iş değiştirmememiz, önemli bir karar vermememiz, yanlış anlaşılma riskinden ötürü kimseyle tartışmaya girmememiz, özetle hiç kıpırdamamız gerekiyor bu süreci sağ salim atlatabilmek için.
İlla yolculuğa çıkmamız şart mı misal? Pasaportu, vizeyi defalarca kontrol etmeden, otel rezervasyonumuzun olduğundan emin olmadan yola çıkmayacağız.
Zira topyekun dikkatimiz dağınık, algılarımız yarı kapalı, bir garip haldeyiz, astrologların dediğine göre. Ve bu bitkisel hal
6 Şubat’ta başladı, 28’ine kadar da devam edecek.
Bu arada ülke kaynamakta, çıkan-çıkacak olan torba yasaları, muhtelif yasakları, ‘merkür’ tarafından başımıza örülebilecek türlü çorapları varın siz hesap edin.
Astrologlar 28’ine kadar ucundan dönülen kararların merkür kendine geldikten sonra toparlanacağı kanaatinde.
Acaba diyorum bu süreçte ülkeyi tatil edersek, zararın neresinden dönülse kâr olur mu?
Yoksa bana bu satırları yazdıran da sağlıklı düşünmeme mani olan merkürün ta kendisi mi?

Haberin Devamı

EĞLENCELİ BİR HABER

Haberin Devamı

Merkür retrosu bir yana, hepimizin
kafasını bozduğu gezegenlerle ilişkimiz konusunda geçen haftanın en eğlenceli haberi dün de sosyal medyada dolanıp duruyordu:
Eski Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri
Fakültesi Astronomi
ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ethem Derman, gök cisimlerinin insanları etkilediği düşüncesine külliyen
karşı çıkıyor.
“Siz doğduğunuzda” diyor, “Satürn Terazi burcundaysa sana etki eder mi etmez mi, hesabını yapmak basit.
Sizin doğumunuzu sağlayan ebenin kütlesini ve ebeyle sizin aranızdaki uzaklığı bildiğimiz için onun etkisine
bakıyoruz ve anlıyoruz ki ebenin etkisi Satürn’ün etkisinden
fazla. Ebe daha yakın olduğu için Satürn değil ebe etkiler.”

‘YASAK AŞK’IN SORDURDUKLARI

Bu hafta ‘Recep İvedik 4’ ve Reha Erdem’in ‘Şarkı Söyleyen Kadınlar’ı gibi yerli sinemanın iki ucundan birer örneğinin yanı sıra, İstanbul Film Festivali’nde gösterildiğinde hafif sinir bozukluğu bağlantılı gülmelerle izlenen Anne Fontaine filmi girdi vizyona: Orijinal adı önce ‘Two Mothers’ imiş, ardından ‘Adore’a dönmüş, gözükara bir aşk dörtgenini anlatmakta, ama Türkiye vizyonunda adı ‘Yasak Aşk’.
Genç kızlıklarından beri arkadaş olan iki kadının birbirlerinin oğullarıyla girdiği aşk ilişkisi, söz konusu olan.
Anneler Robin Wright ile Naomi Watts gibi iki çok güzel ve yaşsız kadın olunca, hikayenin şaşırtıcı bir tarafı kalmıyor.
Film, Doris Lessing’in romanından uyarlanmış ve onun bunu amaçladığını sanmıyorum ama filmin sordurduğu en önemli soru: Bu şahane kadınlar, bu manasız sörfçü çocukları nasıl yetiştirdiler ve onlarda aşık olunacak ne buluyor olabilirler?