Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İstanbul Tiyatro Festivali’nde iki sene önce izlediğimiz ‘Hamlet’ten beri Schaubühne Berlin’in ve sanat direktörü Thomas Ostermeier’in gönlümüzde özel bir yeri var. Nitekim bu yılki festivale İbsen’in ‘Bir Halk Düşmanı’ ile geleceklerinin duyulmasıyla biletlerin tükenmesi de bir oldu.
Çarşamba akşamı Harbiye Muhsin Ertuğrul’da sadece koltuklar değil, merdivenler, sıra boşlukları, her yer doluydu...

BÜYÜCÜ OSTERMEIER
Asla pişman olmayacağımız garantiydi de, yine de bu kadar sıra dışı bir gece geçireceğimizi düşünmemiştim.
Gerçi Berlin’de tek kelime anlamadan ‘Venedik’te Ölüm’ izlemişliğim var, Ostermeier’in büyücü olduğundan eminim.
Aynı zamanda bir özelliği var ki, aslında bir sanatçı zaten böyle olmalı: Gideceği ülkenin koşullarını, sanatını, politikasını biliyor. Nasıl bir coğrafyaya gideceğinin, burada neler yaşandığının, mesela cumartesi gününün Gezi’nin yıldönümü olduğunun gayet farkında.
Oyununda da buna göre ufak tefek uyarlamalar yapmış, ki oralarda seyirci tepkisi iyice zirveye çıktı zaten.

‘HALKIN İRADESİ’ KİSVESİ
‘Bir Halk Düşmanı’ şehrin kaplıcalarındaki suyun zehirli olduğunu ortaya çıkaran Dr.Thomas’ın bunun için teşekkür ya da ödül beklerken karşısına dikilen güçlerle verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Öncelikle belediye başkanı olan abisi Peter engel olmaya çalışıyor kardeşine... Oraya yatırım yapılmış, efendim şehrin en önemli değeriymiş kaplıcalar... Bu duyulursa insanlar gelmezmiş, “Thomas şehrinin iyiliğini düşünmüyor muymuş?” Thomas “Aklını mı kaçırdın, su zehirli diyorum” dedikçe, karşısına dolarlar, euro’lar dikiliyor, ‘halkın iradesi’ kisvesi altında.
Bununla bitmiyor, önce ailesi ve yakın çevresiyle, sonra bütün kentle savaşması gerekiyor bu uğurda. Makalesini basacak olan gazete de yan çiziyor son dakikada.
Basın da ‘özgür’ değil çünkü...
Üstelik bütün bu güçler elele verirse Thomas’ı sadece susturmanın değil suçlu çıkarıp mahkum ettirmenin de bir yolu bulunur. Yeter ki sistem işlesin... Halk sağlığı da neyin nesi paranın yanında?

‘PİS ÇAPULCU’DAN TEKMEYE
Schaubühne, İbsen’in 1800’lerde yazdığı oyunu son derece ince espriler de ekleyerek bugüne taşımış. Hatta ara sıra bizzat çok yakınımıza getirmiş... Misal, Peter kardeşine “Halkın iradesi karşısında sen kim oluyorsun ki pis çapulcu!” diye bağırıyor ve alkış kopuyor tabii. Ve yine Peter’in yere devirdiği kardeşini tekmeleyip sonra da tekme atan ayağı ‘incindiği’ için topallayarak sahneden çıkışı var...
Oyundan sonraki söyleşide Ostermeier “Tekme sahnesi politikacılarınıza bir göndermeydi” dedi. Aslında tam olarak ‘tribute’ sözcüğünü kullandı; ‘takdir’, ‘övgü’, ‘saygı duruşu’, artık nasıl alırsanız...
Soma’daki o ünlü tekme, tiyatro sahnesine taşınmış yani...
Oyunun sonlarına doğru, Thomas bir toplantı düzenleyip açıklama yapmaya karar veriyor. Ve orada tabii ki baskıya maruz kalıyor. Bu sefer salonun ışıkları açılıyor ve karşı cephe bize soruyor: “Görüyoruz ki Thomas’ı destekliyorsunuz. Ama nedenini anlamıyoruz, anlatır mısınız?”

HÂLÂ SÖYLENECEK SÖZ VAR
Thomas Ostermeier bu oyunla hangi ülkeye gitse, festival yöneticisinden aynı uyarıyı almış: Bizim seyirci alışık değildir, katılmaz oyuna. Türkiye’de de olmuş aynı şey. Ama o ışıklar yanıp mikrofon dolaşmaya başladığı anda bizim konuşmaya hasret seyircilerimizin her biri, birer panel konuşmacısına dönüştü. Kötü adam “Size bunun nedenini anlatmak zorunda değiliz” diye fırçalandı, “Senin milyonlarla ifade ettiğin dünyanı istemiyoruz” diye haddi bildirildi, en sonunda da “Hadi biz seni dinlemek istemiyoruz, sözü Thomas’a bırak” deyip tartışma sahnesine son nokta konuldu...
Sahiden şaşırtıcı bir katılımdı.
Tiyatro hem müthiş bir seyirlik olup hem nasıl sıkıcı olmadan bir ‘mesaj’ verebilir, bunun çok iyi bir örneğini gördük, hep birlikte...
Oyundan sonraki söyleşide Atina seyircisinin politika konuşmaktan yılgın olduğunu, ağzını açmak istemediğini söyledi Ostermeier, Türkiye’dekinin aksine.
Bizde hâlâ söylenecek söz var belli ki...