Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ne romantik, ne komik



Bu hafta vizyona giren ‘Larry Crowne’, iddia edildiği gibi iyi bir romantik-komedi değil. Ana fikri de çok eski




Aslında fevkalade doğruluk payı olan kimi hayat ‘öğütlerinin’ içleri o derece boşaltıldı ki artık, duyunca insanın tüyleri diken diken oluyor. Birincisi, ‘Ölü Ozanlar Derneği’yle hayatımıza giren “Anı yakala” idi. Yaşadığımız her ana katmamız gereken anlama dikkatimizi çekmeye çalışan cümle eğildi büküldü ve neticede “Kafana göre takıl, attığın hiçbir adımın sorumluluğunu alma, zaten hayat kısa”ya dönüştü. Üzerine kaç kitap, kaç film inşa edildiğini ne siz sorun ne ben hesap edeyim.

Haberin Devamı

Romantik komedinin de bir haysiyeti var
İkinci ciklet cümleyse “Hayatta hiçbir şey için geç değildir.” İnanması hoş, uygulaması zor bir öğüt tabii. Hele hele yaptığın meslekten evlendiğin insana kadar pek çok kararda söz hakkının pek az olduğu bir ülkede doğup büyümüşsen... Gece gündüz çalışıp kıt kanaat geçinip mutsuz bir orta yaşlı olarak kapının önüne konmuşsan... Hadi bakalım, 50 yaşında sıfırdan başla da görelim...
Bu ancak satacak bir Ferrarin olduğunda makul sayılabilecek bir öneri... Bir de işinden kovulan kişi Tom Hanks olduğunda... Hanks’i afişindeki “Hayatta hiçbir şey için geç değildir” cümlesiyle özetlenebilecek ‘Larry Crowne’ adlı filmi yazıp, yönetip, başrolünü üstlenmeye iten sebebin ne olduğunu bilemiyorum. Neticede arkasında ‘Forrest Gump’ gibi, ‘Cast Away’ gibi, ‘Green Mile’ gibi filmler olan bir oyuncudan söz ediyoruz. Yanına da Julia Roberts’ı katmış ki bence onun da acilen yeni bir proje danışmanına, bir koça, ne bileyim, yeni bir başlangıca ihtiyacı var. Romantik komedi denen türün de bir haysiyeti var neticede...
Filmin konusu ne derseniz, Larry, bütün ruhuyla kendini adadığı marketteki işinden kovuluyor. Zaten birkaç yıl önce boşanmış, bahçesinde çocuklarının oynayacağını hayal ettiği evinde dımdızlak kalmış, bir de ev kredisini ödeyemez oluyor. Ama azimli, afişteki cümleyi hatırlayın, derhal üniversiteye giriyor, ekonomi okuyarak ekonomisini, hitabet dersine devam ederek de aşk hayatını düzeltmeyi beceriyor. Dersin hocası Mercedes, evli, mutsuz ve huysuz bir kadınken ne zaman doğduğunu seyircilerden özenle sakladıkları aşk sayesinde pamuk gibi bir kadına dönüşüyor.
Ne aralarında elektrik yansıyor perdeye, ne bu ilişkinin oluruna dair bir ipucu. Neticede ne romantik ne de komik bir film ‘Larry Crowne’. Ana fikri de çok eski. Maalesef bazı şeyler için geç olabiliyor hayatta...


Bilmemek ayıp değil...

Haberin Devamı

İki yıl önceydi, Altın Portakal için Antalya’daydık. Naim Dilmener’in çaldığı bir parti vardı otelde. Zaten bir dolu aksilikten ötürü 1 saatlik süre ayrılmıştı Dilmener’e, o da bir Şivan Perwer parçasının mekanın DJ’i tarafından hunharca kesilmesiyle nihayete ermişti. Çünkü Kürtçeydi parça. ‘Ne olduğunu anlamadıkları dildendi’.
Geçen sene, yine aynı festivaldeyiz, Sedat Yılmaz’ın ‘Press’ filminin oyuncusu seyircileri Kürtçe selamlayacak oldu, anında geldi tepki. Türkçe konuşsundu, anlamıyorlardı!

“Biz bu dili bilmiyoruz”
Caz Festivali kapsamında Tünel’deki Miss Pizza’da düzenlenen ‘Radikal Yazarları Çalıyor’ etkinliğinde olanları öğrenince hatırladım bunları. Elif Ekinci, Pınar Öğünç, Nazan Özcan’ın ardından Berrin Karakaş’a geliyor sıra. Berrin Koma Amed’den ‘Hay Nik Na’yı çalıp oynarken yine mekanın DJ’iyle teknik sorumluda bir huzursuzluk seziyor. “Ne oldu bir sorun mu var?” diye sorduğunda, “Biz bu dili bilmiyoruz da” cevabını alıyor. Berrin “Arapça biliyor muydu bu adamlar, İngilizceyi sular seller gibi biliyor muydular, Fransızca biliyor muydular da sıra Kürtçe’ye geldiğinde müstehzi müstehzi ‘Biz bu dili bilmiyoruz da’ diyebiliyorlardı?” diye soruyor köşesinde.
O sinirlenip şarkıyı tekrar çalıyor, Miss Pizza yetkilileri de zaten uzadığını düşündükleri programı kesiyorlar. Elif Türkölmez ve Muhsin Akgün’e gelemiyor sıra.
Geceye konan bu tatsız nokta Miss Pizza’yı mutlu etti mi, bilemiyorum. Bense arkadaşlara ‘bilmemekten’ bu derece gurur duymamalarını öneriyorum. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp...