Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

NEDİR ONU FARKLI KILAN


Bu ara müzik zevkine güvendiğim bütün tanıdıklarımın dilinde aynı isim var: Mabel Matiz. Onu kayıtlarını myspace’de paylaşmaya başladığı günden beri tanıyanların “Günaydın” diyeceği bir durum. Hatta onlar öyle bir kıskançlıkla seviyorlar ki yalnız gecelerinin bu hüzünlü, arızalı, içli sesini, hiç memnun değiller albüm yapmasından, televizyon programlarına çıkmasından, konserler vermesinden. Küçük olsun, onların olsun istiyorlar. En çok da ‘bozulmasından’ korkuyorlar tabii...
Ben zaten Mabel Matiz efsanesine geç vakıf olmuş biri olarak, olsa olsa “Mümkün değil” diyebilirim. 1985 doğumlu olduğunu göz önüne alırsak, 2007 yılında, yani 22 yaşında böyle şarkılar yazabilmiş bir çocuktan bir şöhret budalası çıkamaz. Bilmeyenler için, asıl adı Fatih Karaca, isteyerek diş hekimi olmuş, şimdi İnsan Hakları Hukuku master’ı yapıyor. Mabel adını Buket Uzuner’in ‘Mavi Tuna’sından ödünç almış, Matiz ise kendi müziğini en iyi tanımlayan sözcük, ona göre. ‘Çok sarhoş, düşkün’ anlamına geliyor ki, evet bu müzikte tam da öyle sarhoş tınılar var. Çok da duyarlı sözler.
“Ne zor işi, bu duyarlı kalple” diyorum ilk iş, albümünü ‘sonsuz büyüklükteki limon bahçeleri içinde büyüttüğü mutlu çocukluğuna ve annesine’ ithaf eden genç adama. Sayfaları çevirdikçe ve şarkıları dinledikçe de onun Mersin’in limon bahçelerinden çıkıp gördüğü kirli dünyaya olan isyanı sarıyor insanı. Gerçekten ilginç bir ses var burada. Naim Dilmener’in Bob Dylan’a benzettiği, kimilerinin ‘yeni nesil Murat Yılmazyıldırım’ tanımını uygun gördüğü, bana göre bir hayli kendine özgü bir ozan-şarkıcı Mabel Matiz.
Haberin Devamı

Benim favorim ‘Öteki’
Yolunun Alper Erinç’le çalışan Alper Gemici’yle kesişmesi de ne iyi olmuş. Birlikte yaptıkları düzenlemelerin şarkılarla kan uyumu muhteşem. 12 şarkı içinde bir Birhan Keskin, bir Yalçın Tosun şiiri var, Hrant Dink’in ölümü üzerine yazılmış ‘Öteki’ (Şekerlerinizden, uçan balonlarınızdan / kuru sıkı patlak korkak, yanan silahlarınızdan / dinmek bilmeyen keyfi karın ağrılarınızdan / çok sıkıldım... / hangi kan affeder bayım, kalbinizdeki kini? / hangi gök temize çeker ellerinizdeki kiri?) var. Kiminin favorisi klip şarkısı ‘Arafta’, kimininki ‘Filler ve Çimen’, benimki ‘Öteki’ işte.
Kapağında Mabel Matiz’in Fatih Öz tarafından çizilmiş portresi olan albüm, Zoom ve Esen etiketiyle raflarda. Yüzünü ve adını sakladığı yıllarda insanların tanıdığı Mabel bu resimdeki. Onun gibi ‘satışa’ müzik yapmayan genç bir sese el uzatan herkesi, yapımcı Engin Akıncı’yı, konserlerde işbirliği yapan Göksel’i, Teoman’ı kutluyorum. Sonra onu tanımlamaya çalışırken birçok kişi gibi benim de ‘ilginç’ sözcüğüne takılıp kaldığımı fark edip, Mabel Matiz’in kendi sorusuna başvuruyorum: “Benim bir şekilde kendime ‘doğa’ edindiklerim, bir başkasına değişik ve ilginç geldiğinde, asıl ben merak ediyor ve soruyorum: Neye göre bu fark duygusu, nedir karşıdan bakınca bu fotoğrafı ilginç kılan?” Dinleyin, görün bence.

Tabancasız bir Feriha kalmıştı

Dizilerin kanlı sezon finalleri birbirini izliyor. En son Vahide Gördüm’ün vurulduğunu görünce “Yok artık” dedim. Fatmagül’de Vural öldürüldü, anladık. Ezel’deki telefatın lafı bile olmaz zaten, peki. ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’de tabancasız eleman yok neredeyse. Düellomuz bile eksik kalmadı ve sonunda yerde kanlar içinde yatan iki adamla kapattık sezonu. Ama yani, kendi halinde bir kapıcı ailesinin hikayesi bile illa kurşunla bitmek zorunda mı? 40 kere yazdım, gene tekrar ediyorum: Gençler biradan, sigaradan, -evlerden ırak- eşcinsellikten etkilenecek diye dizi senaristlerine adım atacak yer bırakmayan değerli RTÜK üyeleri asıl tehlikenin yerli yersiz çıkıveren tabancada, bıçakta olduğunu görmüyor mu?