Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Okul hayatım boyunca üç öğretmenim oldu hayatımı değiştiren. Şanslıyım biliyorum, her biri çok özel insanlardı. Sayelerinde çok iyi Türkçe ve edebiyat öğrendim ama esas hayatta nasıl bir insan olmak istediğime karar verdim. Ve yıllar sonra istedim ki 24 Kasım Öğretmenler Günü onlardan söz etmek için vesile olsun.
..
Adam olmayı...
İlki, Galatasaray Lisesi’nin efsanelerinden biriydi, Türkçe hocası Öncel Tunçay. Çok klişe olacak ama “Hababam Sınıfı”nın Mahmut Hoca’sı gibiydi o, öğrencilerinin dertleriyle tek tek ilgilenen, bir tanesiyle sorun yaşasa gece mide ağrısından uyuyamayan bir öğretmen. İdealist, çalışkan, gelecek güzel günlere inanan bir kuşağın son temsilcilerinden...
Hiçbir şey öğretemese ‘adam’ olmayı, namuslu olmayı, vicdanlı olmayı öğretmiştir ona gerçekten kulak veren öğrencilerine. Ve inanıyorum ki üç yıl önce sonsuzluğa uğurladığımız hocamızı hayal kırıklığına uğratma korkusu ömür boyu elini kolunu bağlayacaktır onun rahleitedrisinden geçenlerin...

Sınırları aşmayı...
Sonra Gilbert Millet girdi hayatımıza. Şahane bir Fransız edebiyatı öğretmeni, iyi bir aktör, oyun ve roman yazarı. Kaç kişinin Galatasaray maçları nedeniyle neredeyse hiçbir öğrencinin gelmediği çarşamba günleri elinde kalan bir avuç kişiye oynayarak Roald Dahl öyküleri okuyan bir öğretmeni olmuştur?
Ya da öğrencilerinden kurduğu tiyatro grubunda öğrencilerin toplanıp öğretmenlerini öldürdüğü cesur bir oyunu sahneye koyan? Ders çıkışı Fransız Kültür Merkezi’nde Ionesco’nun “Kel Şarkıcı”sında oynayan? 20 senelik karısından içi titreyerek söz edip “Ben hayatta görüp görebileceğiniz en sadık adamım” diye övünen...
Fransa’ya döndükten sonra peş peşe roman ve öykü kitapları yayımladı Gilbert Millet, birinde de uzun uzun Galatasaray’ı anlattı; “Çarşamba günleri kaybolan hayalet okul” diye... Türkiye’yi, Hacı Salih’in karnıyarığını, baklavayı hiç unutmadı. Öğrencilerini de...
Ve ne yazık ki iki senedir o da artık aramızda değil... Sınırlara hapis, sıradanlığa teslim olmamayı, her yaşta hayatın değiştirilebileceğini öğretmişti bize. En azından ben, attığım her cesur adımda arkamda onu hissettim, hissedeceğim de...

Soru sormayı...
Ve en son yaşam kılavuzum, edebiyat öğretmenim Oya Adalı. Galatasaray Lisesi’ne üniversiteden gelen, karşısındaki huysuz ergenlere onları adam yerine koyarak yaklaşan, onun kendisine dokunmasına izin veren bünyelerde kalıcı izler bırakan bambaşka biri.
“Kitap okumak istemiyoruz, ÖSS’ye hazırlanmak istiyoruz” diye ayak direyen veletlere Gülten Akın’lar, Edip Cansever’ler okuttu, okuduğunu anlamayı, kitap üzerine tartışmayı öğretti... Ama en çok soru sormayı... Bize sunulanı sorgulamayı.
Ve “Nasıl bir kadın olmak istiyorum?” sorusunun canlı yanıtıydı benim için o yaşta. Güçlü ve duyarlı, bu ikisinden birini tercih etmek zorunda olmayan.
Ben fazladan şanslıyım, hâlâ onunla oturup hayattan da, aşktan da, en son Orhan Pamuk romanından da konuşabiliyorum. Öğretmenimdi, dostum oldu. Öğretmenler Günü bu eğitim sistemi içinde onu sinirlendiriyor, biliyorum. “Kutlamıyorum” diyor o yumuşak ama kesin sesiyle...
O yüzden ben 24 Kasım’ı kutlamıyorum da, vesile ediyorum bu günü, kendim ve hayatın pek çok stratejik anında onun görüşüne ihtiyaç duyan bir dizi öğrencisi adına teşekkür ediyorum... Sağolun varolun hocam...

Yetimler gecesi

Neler öğrettiler
Salı akşamı oturdum televizyon karşısına, “Canım Ailem”i izliyorum. Her ne kadar üç çocuğun anasız babasız ortada kalması gibi trajik bir hikâyeyle başlasa da keyifli bir mahalle dizisi duygusu veriyor. İç kıymak gibi bir niyet sezilmiyor, bu umut verici...
Bir de bir dolu iyi oyuncu var... Tabii ki Uğur Yücel, epeydir hasret kaldığımız Ozan Güven, İlker Aksum...

İki genç yetenek
Ve fakat benim için çifte kavrulmuş sürpriz, Ezgi Mola ve Şebnem Bozoklu’nun varlıkları. Onları en son Dotbilsarda projesinin ilk oyununda izlemiştim. Ezgi Mola zaten “Hayatımın Kadınısın”da keşfedilmiş şahane bir şeydi, Şebnem Bozoklu da belli ki bu diziyle yıldız olacak. Uğur Yücel’in 20 sene önce bırakıp gittiği eski nişanlısını oynuyor ve aslında sadece 29 yaşında!
Ben beğendim ya, korkuyorum dizi uzun ömürlü olmayacak diye... Rating sıralamasında 13. görünüyor, gecenin galibi ağlatan yetimler hikâyesi, “Küçük Kadınlar” yine. İyi tamam Kemalettin Tuğcu’yla büyümüş insanlarız da arada bir sulu olmadan yüzümüzü güldüren bir şeyler de izlesek hoş olmaz mı...