Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ne kadar çok seviyoruz, “Bir zamanlar kartaldı” haberlerini... “Genç kızların rüyalarını süslerdi”... “Bir yürürdü, herkes dönüp bakardı”... “Yürekleri hoplatırdı”...
Ve vazgeçilmez başlığı bu tip yazıların: “Ne oldu sana bilmem kim?”
Ne olmuş olabilir? Ya o da zamanı durduramamıştır hepimiz gibi yaş almıştır... Ya sürekli fit dolanma hastalığından kurtulmuş, kilo almıştır... Ya genç yaştan itibaren göz önünde olup didiklenmekten yorulmuş, bu hayatı anlamsız bulur olmuş, bunalıma girmiştir...
Bir insanın hayattaki varoluş sebebi sürekli yürek hoplatıp bakışları üzerine toplamak olamaz çünkü, öyle değil mi?
Ondan sonra inzivaya çekilsen kurtulamazsın “O eski halinden eser yok şimdi” nakaratından...
Brigitte Bardot 80 oldu, kurtulamadı...

YAPTIKLARININ KIYMETİ YOK
Geçen hafta Arda Kural ve O.C.’nin yıldızı Mischa Barton’a çıkmıştı piyango...
Kural gördüğü psikolojik tedaviden uzun bir süre sonra röportaj vermiş, Barton da 28’inde ‘eski bir şöhret’ olarak bir arkadaşıyla birlikte Adana Altın Koza’ya gelme gafletinde bulunmuş. Hürriyet Pazar’da Ali Tufan Koç’un röportajı vardı kendisiyle.
Her ne kadar “Lolita güzelliği O.C. sahillerinden taşıp tüm dünyaya yayılmış” bu genç kızın 28’inde geldiği halin onda şefkat uyandırdığını söylüyorsa da; üst üste rehabilitasyon görmüş, şu anda kendi koleksiyonunu Türkiye’de üretmek gibi bir planı olan genç kadın için sarfedilen “Ruhu solmuş, gözünün feri sönmüş, kiloyu ikiye katlamış bir halde görünce tasarladığı ıvır zıvırlar tabii ki son merak ettiğimiz şey” pek şefkatli gelmedi bana ne yalan söyleyeyim. Eğer Barton Türkçe okuyan biri olsaydı, bunlar yazılabilir miydi diye de merak ettim doğrusu...
Sonuçta fotoğraflardan pek öyle görünmüyor ama anlıyoruz ki Mischa Barton ‘üç çocuklu, yaşı geçkin, ruhu bezgin’ bir kadın görünümüne bürünmüş Koç’un gözünde. Bu da herhalde insanın başına gelebilecek en büyük felaket, artık atlattığın badirelerin de, yaptığın hiçbir işin de kıymeti yok, değil mi ki popon büyüdü.

DİNLENİLMESİ GEREKİRDİ
Arda Kural’ın durumu da farklı değil... O da Star’a konuşmuş ve ‘şoke etmiş’ ekran başındakileri, öyle söylüyor medyamız...
Bu ekran başındakilerle ilgili çıkarımlara da bayılıyorum. Sanırım tam o anda ev ev dolaşıp insanları gözlemliyorlar. Bize gelmedikleri kesin, çünkü ben o sırada “Vay be, ne kadar akıllı konuşuyor” diye izliyordum. ‘Yerli Leonardo DiCaprio’ olma iddiasının çok ötesinde, çok hayata dair bir şeyler söylüyordu çünkü.
Varoş çocuğu olduğunu, 15’inde kamera karşısına geçtiğini, o günden beri kendisine hiç zaman ayırmadığını anlatıyordu...
“Star ışığı yok bende” diyordu; “Beni seviyorlarsa candan sevsinler gibi garip düşüncelerim var...”
‘Garip’ düşünceler evet. Sahici olmak istiyor adam, sağlam bir zemine basmak istiyor insanlarla ilişkilerinde. Rahatsızlığıyla ilgili ahkam kesecek değilim ama şoke olmak yerine düşünerek dinlenmesi gereken sözlerdi.
Dış ses soruyor: Peki, bundan sonra ne yapacaktı? Cevap ne biliyor musunuz?
“Küçük işler.”
Bu kadar basit ve etkili. “Hayranlarınıza ne söylemek istersiniz?”
“Hiçbir şey.” Bence sahiden şahane.
“Hiçbir şey sıradan değil diyemezsin, aktörlük de sıradan” diyor. Hayır daha güzel nasıl söylenebilir?
“Hiçbirimiz aktörlük yaptığımız için ayrıcalıklı değiliz, bu da bir meslek” diyor özetle. Ve onu bu ‘bunalıma’ sürükleyen düşünceleri aktarıyor: “Ait olduğum toplumdaki yerim ne, katkım ne, faydam ne...”
Bunlar da çok garip düşünceler, değil mi? Kendisinden başkasına faydası olsun istiyor adam... Hayattaki varlığını sorguluyor... Halbuki sana ‘Yerli Leonardo’ demişler, genç kızların rüyalarına girmişsin, bir insanoğlu başka ne isteyebilir?
Şimdi kilo almışsın, saçların dökülmüş... Ne desen boş...