Kumbaracı50, 1'inci yaş gününü 'Altıdan Sonra Tiyatro'nun orada çıkan ilk ürünü 'Fail-i Müşterek' ile kutladı
"B ir gün herkes 15 dakikalığına insan olacak... O güne kadar tüm fiillermüşterek..."
Son cümlesi benimle beraber geldi oyunun. En çok o kaldı, düşündürdü, kurcaladı, rahatsız etti... Tam da hedeflendiği gibi.
Yiğit Sertdemir, sık sık 'en büyük sorununun oyun yazarı' olduğu tekrarlanan tiyatromuzun yıllardır çıkardığı en parlak isimlerden biri. Yönetmen ve oyuncu olarak da, ama en çok yazar olarak. O hem bir İstanbul Şehir Tiyatroları oyuncusu, hem Altıdan Sonra Tiyatro'nun beyni, omurgası. Ve hayırlı bir iş için bir araya gelmekten aciz toplumumuzun şaşırtıcı 'fail-i müşterek'lerinden olan Kumbaracı50'nin temel taşlarından biri.
Kumbaracı50, geçtiğimiz hafta birinci yaş gününü kutladı. Öncesinde de Altıdan Sonra Tiyatro'nun bu mekanda çıkardığı ilk ürün olan 'Fail-i Müşterek'i izledik. Görünüşte tek kişilik bir oyun; 'yazan - tasarlayan - aktaran: Yiğit Sertdemir'. Ama 'dış gözler' var, müziği, ışığı tasarlayanlar, videoları çekenler, bölümleri birbirine bağlayan röportajları yapanlar... Tek tek isimlerini yazacak yerim olmadığı için üzgünüm hakikaten, ama bu bir 'müşterek fiil', bunu söyleyebilirim.
Ve neyin peşinde? Ortaklaşa yarattığımız, sessiz durarak, seyirci kalarak aslında bir parçası olduğumuz, 'fail-i meçhul' ilan edip rahatlamaya çalıştığımız cinayetleri, katliamları, darbeleri, depremleri bir bir gözümüze sokup huzurumuzu kaçırmayı. "Ben dahil kimse bu oyundan kendiyle hesaplaşmadan çıkmamalı" diyordu Sertdemir, Milliyet Sanat'ta Ece Baktıaya'ya verdiği röportajda. Öyle de oluyor. Her adımda soruyor, sorduruyor: "Bütün bunlar olurken sen neredeydin?"
Ve gene o röportajda dediği gibi "Her şey bir fail-i müşterek. Burası da öyle... ‘Fail-i müşterek’in müspet ellerde iyi amaçlar için kullanılması Kumbaracı50 gibi bir mekan yaratır; menfi ellerde kullanılması ise Kumbaracı50 gibi bir yeri kapatır."
Söz buraya gelmişken, Yiğit Sertdemir'in oyunun son bölümünde sinir bozucu bir kişisel gelişim uzmanı kılığında karşımıza çıkarak, şubat ayında Özen Yula'nın 'Yala Ama Yutma' oyunuyla ilgili o mekanda yaşanan tatsızlıkları hatırlatması da anlamlı olmuş. Biriken topluluğunun sahnelediği oyun, şuursuz tepkilerin hedefi haline gelmiş, mesele, oyunun iptal edilip Kumbaracı50'nin yangın merdiveni eksikliği gerekçesiyle bir süre mühürlenmesine kadar varmıştı.
Ben de bu vesileyle tekrar, 'eti ne budu ne' bir topluluk olan Biriken'in büyük bir cesaret ve kararlılıkla 'Yala Ama Yutma!'yı 10 gün önce iki kereliğine de olsa Garajistanbul'da seyirciyle buluşturduğunu hatırlatmak istiyorum. Belki 'müşterek bir fiil' daha işleyebilir, oyunun devam etmesini sağlayabiliriz...