Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

‘Öteki’ni anlama kılavuzu


Daha önce zengin olmanın sırlarını okurlarıyla paylaşan Ece Vahapoğlu, bu kez bir tür ‘öteki’ni anlama kılavuzu yazmış, roman formatında. Adı “Öteki” ve “Aslında Öteki Olmayan Öteki’ne” adanmış durumda. Kim ‘öteki’, kim ‘beriki’ kafalar karışmasın diye önce kahramanlarımızı tanıtalım: Kaslı kollarına bayıldığı borsacı kocasıyla bir aşk evliliği yapmış, spor salonlarından çıkmayan bir Esin’imiz var. Birtakım ödül törenlerinde, açılışlarda sunuculuk yapıyor. Ve babası emekli subay.

Karşılıklı keşif!
Bir de Kübra var, türbanlı, son dönemde politik sebeplerle yükselişe geçen dindar bir iş adamının kızı. Babasıyla birlikte çalışıyor, görücü usulüyle tanıştığı bir gençle nişanlanıyor, arada ‘tesettür otellerinde’ tatil yapıyor.
Bu iki kızımız Amerika’da aynı okulda okumuşlar, yıllar sonra bir ödül töreninde karşılaşıyorlar ve bir arkadaşlık tesis ediliyor aralarında. Kitabın arkasındaki tanıtım metnine göre “karşılıklı olarak öteki’ni, sonra da kendi benliklerini keşfediyorlar.”
Halbuki gördüğümüz kadarıyla ortada okuldaki zorunlu din derslerinden nasıl geçtiğini merak ettiğimiz bir Esin ve onun tuhaf soruları var. Biri bir şey keşfediyorsa o kesinlikle ‘medeni’ kızımız... Orucu keşfediyor, abdesti, namazı, tesettürlü kızların da ‘saçları’ olduğunu... Ardı arkası gelmeyen bir şaşırma hali...
Ve öğrendiklerini bir bir hayatına uygulamaya da başlıyor üstelik. Önce oruç, sonra türban denemesi derken bir gün o da Ayşe Arman gibi tesettüre girip karşı mahalleyi keşfe çıkıyor. Ama önce Nişantaşı’nda dolanıp kendi muhitinde ‘öteki’ olmanın ne demek olduğunu anlıyor...
Peki Esin mütemadiyen ‘öteki’ni tanımaya çalışırken Kübra napıyor? O da sabırla onun sorularına yanıt veriyor, arada da “Böyle giyindiğin zaman erkekler seni dinlemiyor, sadece vücuduna bakıyorlar, farkında değil misin?” tarzı tespitlerde bulunuyor. Gelgelelim bu arkadaşlıkla o da kendine dair bir şey keşfediyor:
Lezbiyen olduğunu!
Ve neticede iki farklı dünyadan kadının ilişkisinin gene kapaktan alıntıyla “hiç tahmin edilemeyen yerlere doğru sürüklenişine” tanık oluyoruz. Okur olarak tahmin edebileceğiniz üzere, bir Beyaz Dizi sevişmesiyle ‘keşif tamamlanıyor’.

İlginç bir yöntem
Ece Vahapoğlu iki dünya için ilginç bir birleşme yöntemi öngörüyor özetle. Bunu yaparken de olabilecek bütün klişeleri kullanıyor, ses getirmesi muhtemel bütün öğeleri art arda diziyor.
Nitekim, daha çıkar çıkmaz da birçok köşe yazarının ilgisini çekti kitap. Vahapoğlu’nun türbanlı kızların sorunlarını ‘içselleştirerek’ yazdığını, iki kadının da iyi analiz edildiğini düşünenler, iki dünya arasındaki kalıpların kırılganlığını gösterdiğini söyleyenler oldu.
Bana göre çok iyi bir fikirle yola çıkılmış olmasına rağmen iki karton kadın ve son derece ‘bu mahalleden’ bir bakış var halbuki romanda. Hele hele finalde...

Hayatını kurtardı...
İki kadın trafik kazası geçiriyorlar birlikte. Esin kendine geldiğinde bir de bakıyor ki Kübra’nın türbanı bir yere sıkışmış, arkadaşı ölmek üzere! Sonrasını kitaptan okuyalım: “Tüm gücüyle daracık alanda bir hamle daha yaptı ve Kübra’nın boynunu sıkan eşarbı çözmeyi başardı. Türbanı çıkararak Kübra’nın hayatını kurtarmıştı.”
Ne derece iyi niyetli olursak olalım, karşımızdakine, o bunu talep etmemişken “hayatını kurtarma” niyetiyle yaklaşmaktan daha ‘ötekileştiren’ bir hareket olabilir mi?
Önce klişelerden kurtulup şu her anlamda bizden farklı olana tavrımızdaki “Merhaba uzaylı, biz dostuz” tonunu gözden geçirmekte fayda yok mu?