Özgün, ‘İstiklal’ şarkısının radyolarda çalınabilmesi için ‘rakılı’ bölüme yeni sözler yazmış!
Özgün’ün dikkatimi çekişi ilk şarkısıyla ve ne yazık ki pek de olumlu olmayan bir sebeple olmuştu: “Ben senle bir günü bir ömre kıyaslarken / Sen benden BİR HABER başka kollarda” diyordu şarkıda. Aynen gördüğünüz gibi ‘bir haber’.
“Acaba ne söylediğini düşünüyor?” demiştim. Doğrusu ‘bihaber’ ve ‘habersiz’ demek ya hani. Malum (değil tabii ya malum olsun istiyor insan), ‘bi’ önüne geldiği sözcüğe ‘siz’ anlamı getiriyor. Misal: Biçare, bigünah, bihaber...
Neyse, bunu doğru şekilde kullanmayan ne ilk ne son genç arkadaş olan Özgün askere gitti geldi, yeni bir albüm çıkardı. Radyolarda sürekli bir şarkısı dönmeye başladı. Adı ‘İstiklal’.
Sözler gene muhtelif çelişkiler ve Türkçe hatalarıyla dolu ama zaten Türk popunda bu sıradan bir durum çok şükür. ‘İstiklal’ şarkımızda olay bir yaz gecesinde cereyan ediyor. Özgün’ün deyimiyle ‘tam yılın aşk aylarında / İstiklal barlarında’ki gecelerden bir gece, anlıyoruz ki çok şahane bir kız giriyor içeriye. Sonrasını şarkıdan dinleyelim: “Onu gördüm karşımda / Bir edepsiz merhaba / Geldi ve ansızın oturdu inadına / Bir offf çekip Allah dedim / Böylesini ben hiç görmedim / Diğerleri sadece sevebilir ama / Bense uğruna ölebilirim” ve neticede de şuraya varıyor olay: “Gözlerime baksan inanacaksan / Söyle rakı, rakı, rakı büyük”.
Hakikaten bu göze bakma, inanma ve büyük rakı söyleme arasındaki ilişkiyi ben kurabilmiş değilim. Ama belli ki Özgün’ün kafasında var bir bağlantı. Çok sık çalındığı için ben de bellemişim şarkıyı, geçen gün radyoda rastgeldim, eşlik ediyorum ve nakarata geliyoruz. Aaa, “Büyük rakı” söylemekten vazgeçmiş Özgün. Onun yerine “İste senin için ölebilirim” diyor. Şarkının orasına yama yapıldığı bile fark ediliyor.
Özgün belli ki bütün yaz dinlediğimiz şarkıdan bir ay mahrum kalmayalım istemiş ve muhafazakar bir dokunuşla bir ‘Ramazan şarkısına’ dönüştürmüş ‘İstiklal’i.
Böylelikle tarihe geçiyor
Radyoculuğun ‘pir’lerinden Arzu Çağlan’ı aradım, “Neler oluyor?” diye. “Ben” dedi, “Kendi müzik direktörlüğüm sırasında ‘Rakı içtim şarap içtim sallandım’ı çaldırmamıştım ramazan boyunca. Ama şarkının değişmesi hiç aklıma gelmemişti.”
Sorup soruşturuyoruz, öğreniyoruz ki radyocu arkadaşlar “Biz bunu bu haliyle çalamayız ramazanda,” demişler Özgün’e. O da alelacele o cümlenin üstüne yenisi yapıştırıp ‘ramazan versiyon’unu yollayıvermiş radyolara.
Sanırım böylelikle tarihe de geçmiş oluyor şarkısını ‘talebe göre’ değiştiren ilk müzisyen olarak. Evet, yurt dışında özellikle hiphop albümlerinde şarkıların argodan arındırılmış ‘radyo versiyonları’ oluyor. Mesela Eminem’in kimi şarkılarının ‘temiz versiyonları’ mevcut. Ama tabii oradaki küfürler neredeee, bizim zavallı ‘büyük rakı’ nerede.
Ayrıca tamam, ne olur yani bir ay çalınmayıverse? İnsan bu sebeple şarkısına böyle bir müdahalede bulunur mu? Bunu kendine yakıştırır mı? Daha neler göreceğiz acaba...
Çok gençti, çok da yetenekli
Önceki gün mail kutuma bir haber düştü: “Deniz Gönenç Sümer vefat etti”. Çok ‘olmayacak’ bir haber karşısında insan bir süre öyle kalakalıyor. Öyle oldu bana da. O kadar genç, o kadar yetenekli, o kadar ışıklı bir çocuktu ki... Saçma tabii, ölümün bunları gözetmediğini ne yazık ki çoktandır biliyorum.
Hakkında çıkan birkaç habere baktım sonraki gün. 1984 doğumluydu. Üç ay önce yüksek ateş şikayetiyle kaldırıldığı Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ‘Sekonder Hemafagositoz’ tanısı konmuştu Sümer’e. Milyonda bir görülen, kan değerlerini düşürüp vücut direncini azaltan bir hastalık. Yedi haftalık kemoterapi tedavisinin ardından abisinden alınan ilik genç oyuncuya nakledilecekti ama olamadı...
Yaptığı işler arasında “Gökten Üç Elma Düştü” ve “Büşra” filmleri sayılıyordu, bir de Teoman’ın “Çoban Yıldızı” klibi... Hepsi buymuş gibi...
Buna da şaşırmam saçma tabii, bu ülkede tiyatronun ne zaman haber değeri oldu ki? Ama Deniz Gönenç Sümer, tiyatroya gönül vermiş bir genç adamdı, o yüzden o yanından da ben söz etmek istedim. Bilkent Üniversitesi’nde eğitim görmüş, üzerine Bahçeşehir Üniversitesi İleri Oyunculuk Programı’nda yüksek lisansını tamamlamıştı.
Tiyatro sahnesine ilk profesyonel adımını başrol üstlenerek atmıştı. 2006 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenecek ‘Inishmaan’ın Sakatı’nın seçmelerine katılmış, yönetmen Ahmet Levendoğlu tarafından Billy rolü için seçilmişti.
Devlet Tiyatrosu oyuncusu olmayan bu genç, bu ilk rolüyle hem sayısız övgü hem de iki ödül birden (Lions Kulübü Kerem Yılmazer Gençlik Özel Ödülü ve Sadri Alışık Gençlik Ödülü) almıştı. “Gelecekte çok iyi işler yapacağının sözünü veriyor” yazmıştı eleştirmenler Deniz Gönenç Sümer için...
Ama ne yazık ki ‘gelecek’ bir cümleye sığdı... 2007’de Tiyatro Z’de Cem Kenar’ın yönettiği ‘Dua Odası’nda, 2008’de Şakir Gürzumar imzalı ‘Bir Şehnaz Oyun’da oynadı ve 24 Ağustos 2010’da bir yıldız olup kaydı... Yapacak daha çok işi varken...