Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cevahir Sahnesi’nde ‘Sezuan’ın İyi İnsanı’ sahnelenirken, devletimin memuru salonu basıyor. Neden? Sahnede sigara içildiğinden... O bir oyunmuş, onlar oyuncuymuş, o sahnenin ortasındaki bir tütün dükkanıymış gibi detaylara takılmadan...

Shen-te’nin vesikasını sordunuz mu

‘Sezuan’ın İyi İnsanı’, 2011-2012 Lions Ödülleri’nde ‘Yılın En Başarılı Tiyatro Yönetmeni’ (Yücel Erten), ‘Yılın En Başarılı Kadın Tiyatro Oyuncusu’ (Zeynep Ekin Öner), ‘Yılın En Başarılı Tiyatro Kostüm Tasarımcısı’ (Nalan Alaylı); 37’inci İsmet Küntay Ödülleri’nde ‘İsmet Küntay Tiyatro Özel Ödülü’ (Zeynep Ekin Öner) ve TOBAV Tiyatro Çırakları Başarı Ödülleri’nde ‘En Başarılı Kadın Oyuncu’ (Zeynep Ekin Öner) ödüllerini almıştı.

Haberin Devamı

Sağlık Bakanlığı denetçileri tiyatroya gitmiş geçen hafta. Yok, oyun izlemeye değil elbette. Oyunu ‘denetlemeye’. Duymuşlar ki, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun Cevahir Sahnesi’ndeki ‘Sezuan’ın İyi İnsanı’nda, birtakım kendini bilmez oyuncular sigara içmekteymiş. Bunun çözümünü, oyunun ortasında salonu basmakta bulmuşlar ki doğru bir yöntem, ecdadımız da tebdili kıyafet dolaşıp tütün yasağına uyulup uyulmadığını kontrol etmez miydi?
Bakmışlar sahiden de sahnede yan gelmiş sigara içen bir grup insan var. O bir oyunmuş, onlar oyuncuymuş, o sahnenin ortasındaki bir tütün dükkanıymış gibi detaylara takılmayıp hemen nüfus cüzdanlarını talep etmişler ki para cezası kesebilsinler. Ama dedik ya, bunlar kendini bilmez oyuncular, “Oyun devam ediyor, ayrıca bizim kim olduğumuz oyun broşüründe yazıyor, oradan bulabilirler” demişler. Devletin memuru gelmiş, oyunu kesmemişler bile düşünün.
İl Tütün Kontrol Denetçisi de tutmuş zaptı. Şöyle ki: “14.12.2012 günü yapılan denetimde,
(‘Sezuan’ın İyi İnsanı’ oyunu sahnesinde) kapalı alanda tütün ve tütün mamülü (sigara) tüketildiği, sahnede sigara içen oyuncular görüldü, sigara içen şahıslara idari para cezası uygulanmak için kimlik belgesi istendi, kimlikler ibraz edilmedi, işlem yaptırılmadı.”
Fakat bence ifade biraz bulanık. “Sigara içen şahıslar” derken,
Sezuan ahalisinden mi söz ediyorlar acaba?... Bence öyle olmalı. Yoksa bir kurumda, bir yönetmen tarafından sahneye konulan oyunun ortasına baskın düzenleyip işi oradaki sahnenin gerektirdiğini yapmak olan oyunculara para cezası kesmeyi sahiden düşünmüş olamazlar değil mi? Bu derece karışmış olamaz sapla saman herhalde.
Bu durumda ben vatandaşlık görevimi yapıp bir ihbarda bulunmak istiyorum: Yine o sahnede, sonradan doğru yolu bulsa da, ilk 15-20 dakika kadar fuhuşla hayatını kazanan bir kadın var; Shen-te. Sanmıyorum ki vesikası olsun. Bu tür ahlaksızlıklara göz yummayalım diyorum, lütfen, sayın yetkilileri göreve davet ediyorum!

Haberin Devamı

Oyunun tadı kaçınca

Arkadaşlara en korkunç şakaların yapıldığı, hatta uygun zemin bulunursa eziyetin dozunun kaçırıldığı dönemdir, çocukluk... Uygun zeminden kastım, güç dengesizliği. Birinin güzel, öbürünün çirkin, birinin popüler, ötekinin ezik olduğu durumlar... O ezik olanın sırf kendisiyle arkadaşlık edilsin diye her şeye ‘razı’ olduğu haller... Ve büyüdükçe o oyun biter tabii de, izleri genellikle kalır, insanın üzerinde.
AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu’nun ‘Kuçu Kuçu’su, işte böyle bir ‘çocuk oyununun’ oyuncularının büyümüş hallerini anlatıyor. Melda, zengin işadamı Kudret’in karısı. Melis ise, onun yanında çalışan Ragıp’ın. Kudret, Ragıp’la karısını ‘adasına’ davet etmiş, hafta sonu için. Melis erken geliyor ve iki kadın sohbet etmeye başlıyor. Kısa sürede anlıyoruz ki, çocukluk arkadaşlarıymış. Melis güzeli, Melda çirkiniymiş ve aralarında ürkütücü bir ilişki varmış. Bugün dengeler değişmiş olsa da, ne ‘mazlumun’ ne ‘zalimin’ o günlerin izlerini silmesi mümkün değilmiş...
Melis’i Özgü Namal, Melda’yı Selen Uçer oynuyor ‘Kuçu Kuçu’da. Yazar, Fransız psikanalist Jacques Lacan’ın torunu Fabrice Roger-Lacan. Yönetmen Kerem Ayan, oyunu Fransızca’dan uyarlamış. İsimlerin Türkçe olması oyunu ‘yerli’ kılmaya pek yetmemiş ama sorun orada da değil, oyunun iki karakterin yaralarını deşerken aynı anda etkileyici bir hikaye anlatmakta yetersiz kalmasında.
Özgü Namal Radikal’deki söyleşisinde, “Biz metinde insanın derinliklerini hep unutuyoruz hikayeyi anlatırken. Hep onu es geçip konuya, olaya, ana yöneliyoruz” demiş. Söylediğinde haklı ama mesele ikisini aynı anda yapabilmekte değil mi?
Metin, iki kadının arasındaki ilişkiyi tekrarlarla, arada seyircinin sabrını zorlayarak anlatıyor. Sonunda öğrenip şaşırmamız gereken sürprizi de zaten başından beri tahmin ediyoruz. Geriye dekorundan kostümüne (Dekor: Gamze Kuş, ışık: Arek Nişanyan) her adıma gösterilmiş özen ve iki önemli genç oyuncunun emeği kalıyor...