Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ŞİDDET MARSTAN MI GELİYOR


Londra 2005. 2 Temmuz, LIVE 8 konserleri. 6 Temmuz G8 Toplantıları. Ve 2012 Olimpiyat şehrinin Londra olduğunun açıklanması.
Şehir sakin. LIVE 8'i takip edenler... Bir organizasyon var ama neyin nesidir bilmeyenler... Olimpiyatlara sevinenler, oralı olmayanlar, kararı yanlış bulanlar... Hayat akıp gitmekte.
Tarihler 7 Temmuz 2005'i gösterirken ama, bu akışın orta yerine bomba düşecek. Üç metro istasyonu ve bir otobüs havaya uçarken, dünya Londra'yı ve '7/7' kısaltmalı saldırıları konuşmaya başlayacak.
Bu sırada ev içlerinde neler olup bittiğini kimse sormayacak. Halbuki bu saldırıları yapanlar 'uzaylı' birer canavar değil, tam da o dört duvarlar arasından çıkıp gelen kanlı canlı insanlar.
38 yaşındaki İngiliz tiyatro yazarı Simon Stephens sormuş işte. Altı dairenin pencerelerinden içeri bakmış ve gördügü sekiz insanın o altı günlük hayatını anlatmış. Ortaya çıkan oyun; 'Pornografi', 2008 Edinburgh Festivali'nin en çok konuşulan oyunu olmuştu, şimdi de İstanbul'da, Dot 'Marsta' sahnesinde.
DotMARSta, topluluğun beşinci yıl projesi ve Maçka G Mall'un içinde hayat bulan 50 kişilik bir mekan. 'Pornografi', iki saat arasız ve soluksuz izlenen, dördü monolog olmak üzere altı sahneden oluşan ve çıkarken insanın yüreğine oturan bir oyun.
İsmi kimseyi yanıltmasın, yazar 'Pornografi'yi hayatlarımızdaki sevgisizliği, mekanikliği, internet üzerinden kolayca ulaştığımız seks kadar 'insansız' hayatımızı adlandırmak için kullanmış. "Pornografik zamanlarda yaşıyoruz" diyor bir söyleşisinde. Verdiği örnek çok çarpıcı: Oyunun Almanya'daki dramaturgu porno ve magazin dergilerinden yakın insan yüzleri kesip yollamış ona, hangi yüz hangi dergiden, ayırt etmek mümkün olmamış.
Murat Daltaban'ın rejisi ve Hatice Aslan, Emre Yetim, Berrak Kuş, Cemil Büyükdöğerli, Umut Kurt, Gizem Erdem, Hakan Meriçliler, İpek Bilgin gibi yetenekli oyuncular sayesinde oyun hiç tempo düşürmeden su gibi akıp gidiyor. Seyirci ise uyanık tutması gereken dikkatiyle oyunun vazgeçilmez bir parçası, kafanız yorgunken izlememenizi öneririm.


Belki ‘Katibim’i de söylerler

ŞİDDET MARSTAN MI GELİYOR

Bir iyi bir kötü haberle başlamak istiyorum yazıma: İyi haber, Pink Martini, dumanı üstünde albümleri 'Splendor in the Grass'in Avrupa turnesi kapsamında bu akşam saat 20.00 itibariyle İş Sanat sahnesinde olacak. Kötü haber, görünüşe göre biletler çoktan tükendi.
Ve fakat, ben yine de şartları ve kapıları zorlamayı seven gençlik için bunun yıldırıcı olmayacağını düşünerek devam edeyim.
Çok dilli, çok kültürlü, çok renkli, çok pembe 'Birleşmiş Milletler' orkestramızın dördüncü albümü 'Splendor in the Grass'.
Grubun 'geçmişe olan' tutkusu malum, albüm adını Elia Kazan'ın 1961 tarihli filminden alırken, yine farklı müzikleri, farklı ritimleri kendine has bir biçimde harmanlıyor. İçinde dokuz yeni, dört de cover parça var. Cover'lardan biri, unutulmaz 'Parti' filminde sitar sololarını Peter Sellers'dan dinlediğimiz, ama esasen Rafaella Cara'dan bilinen 'Tuca Tuca'. Joe Raposo'nun 'Susam Sokağı' için bestelediği 'Sing', albümün bir diğer sürpriziyken, 90 yaşındaki efsane Meksikalı şarkıcı Chavela Vargas'ın hasta yatağından katıldığı 'Piensa En Mi'nin hakkını teslim etmeyi unutmayalım. Hatta Vargas ünlü ressam Frida Kahlo'ya olan aşkıyla meşhur madem, Kahlo'yu da buradan selamlayalım.
Neticede, Pink Martini sevenler, 70'leri özleyenler, renksiz günlerini hoş bir kıpırtıyla pembeye boyamak isteyenler 'Splendor in the Grass'i alsın, azılı Pink Martini tutkunları ise kapıda kalma riskini göze alıp İş Sanat'a gitsin derim. Hem belki 2010'da çıkacak konser albümünde olacağını müjdeledikleri 'Katibim'i de söylerler.