Saygı salt kılık kıyafetle belli edilen bir şey midir? Bir festival açılışına, kapanışına smokin giymiyorsan oraya değer vermiyorsun anlamına mı gelir? Kimi insan ancak kendisini belli kılıklar içinde rahat hisseder, öbürünü eğreti taşır üstünde, mümkünse giymek istemez. Ya da ihtimal, yoktur smokini. Olamaz mı?
Olamaz! 46. Altın Portakal Film Festivali sonrası da her seneki gibi ödül alan yönetmenlerin kıyafetleri mesele oldu. Açılışta jüri üyesi Sırrı Süreyya Önder’in kısa kollu tişört giymesini de şefkatli bir dille eleştiren Hıncal Uluç, en iyi film ödülünü alan İnal Temelkuran’ı yerden yere vurmuş yazısında.
Baykal tokat atsaymış
Pantolon dışına sarkan gömleği büyük hakaret sayıyor festivale, Antalya’ya ve de ödülü veren Deniz Baykal’a.
“Düşmez ya.. Yolları mesela Cannes’a düşse, hem de nasıl smokinler giyip koşar bunlar.. Yaşadık, şahit olduk.. Ama gavurun yaptığı kutsaldır. Biz yaparsak, köpek muamelesi... Ve bu utanç adamlarına ödül vermek için festival düzenliyoruz bir de...“
‘Utanç adamları’ mı?
Yetmiyor, Baykal’ın “Ben bu kılıksızlara ödül mödül vermem” diyip ‘O utanma özürlülere muhteşem bir Osmanlı tokadı atmış olmasını’ arzu ediyor. Çoğul konuştuğuna göre, ödülün diğer sahibi Reha Erdem’i de kastediyor olmalı, zira o da smokinli değildi... Evet, düpedüz yönetmenleri tokatlamasını öneriyor Baykal’a.
En sonunda da “Bu ülkede kıyametler koparmış, seyirci rekorları kırmış filmler yok.. Kimsenin görmediği, bilmediği, festivaller, eleştirmenler için çekilmiş, seyirciden uzak filmler Portakal’a boğulmuş...” diyor. “Teneke bunlar.. Tam da alanlara layık!..”
Saygısızlık nedir?
Tam anlayamadım, herhalde Mahsun Kırmızıgül’ün filmlerinden söz ediyor... Ya da “Maskeli Beşler”in son macerasından, belki de “Recep İvedik”ten...
Söz konusu festivallerde, mesela Cannes’da ölçü seyirci rekorları kırmak mı acaba? Türk sineması gişe filmlerinden ibaret mi olsun, önerilen bu mudur?
O Antalya halkının İnan’ın, Reha Erdem’in filmlerine gösterdiği coşkulu ilgi ne olacak ayrıca? Onlar seyirci değil mi?
Ortada sinemamızın son derece yetenekli, üretken iki yönetmeni var. İkisinin de özgün birer sinema dili, söyleyecek sözleri var. Ama hayır, bunların hiçbir önemi yok, gömleğin pantolonun dışına sarkması bütün mesele.
Kendisinin bir film festivalinden beklediği bundan ibaret demek ki. Şık şık giyinilsin, kırmızı halıya yakışılsın..
Dünyanın en şahane tuvaletlerini giymiş hoş hanımlar Halit Kıvanç’a Halit Refiğ, Erden Kıral’a Erdem Kıran desinler, o dert değil... Saygısızlık hiç değil.
“Behlül, efendi olsun”