Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cemal Şan’ın yeni filmi “Sonsuz”un galasına gittim geçen gün. Hani şu Bülent Ersoy’un gözyaşlarını tutamadığı, İsmail Hacıoğlu ile Vildan Atasever’in ilk kez el ele kamera karşısına çıktığı gala... Ve tabii kameralar Bülent Ersoy’a doyamadığı için filmin başlayışının hayli geciktiği gala...
“Zeynep - Dilber - Ali” üçlemesinden sonraki ilk filmi “Sonsuz”, Cemal Şan’ın. Bu kez senaryo kendisine ait değil, Can Sinan’ın. Yapımcı, başrollerden birini de üstlenen Ferhat Gündoğdu. Gündoğdu’yu çoğu kimse bu filmle keşfedecek ve buna pişman olmayacak. Şöyle söyleyeyim, Mehmet Ali Nuroğlu’nu gay karikatürü olarak izlemek ne derece azap vericiyse, Ferhat Gündoğdu’nun doğallığı da o kadar artı puan film için.

İki ayrı film

Aslında film hakkında konuşmayı sinema yazarlarına - bir de daha filmin jeneriği akmaya başlamadan kameralara demeç vermeye başlayan Diva’mıza - bırakarak benim için filmin keşfi olan müziğine geçmek niyetindeyim.
Ama en azından “Sonsuz”un düpedüz iki ayrı filmden oluştuğunu söyleyebilirim. Bir tarafta 14 yaşındayken hapse girip 20 yıl sonra günışığıyla beraber kanserle de tanışan Serhan (Gündoğdu) ile hastanedeki oda arkadaşı DJ Volkan’ın (İsmail Hacıoğlu) arkadaşlığı var. Ne hoş akıp gidebilecek, iç burkan bir öykü...
Öte yanda öldürdüğü adamlardan kitap yapmak gibi bir projesi olan bar sahibi Cihan (Şevket Çoruh) ve onun tuhaf espri anlayışını alkışlamakla yükümlü adamlarının, içinden Nuri Alço’dan Eray Özbal’a türlü ünlü konuğun geçtiği maceraları var. 10 yıl sonra izleyen kimsenin anlamayacağı güncel şakalardan örülü bir dizi skeç bunlar. Ve evet, zaman zaman güldürüyor ama asıl öyküden de koparıyor insanı. Son kertede bu iki tarz asla bağdaşmıyor ve ne duygulanabiliyor, ne gülebiliyor, bir tuhaf çıkıyorsunuz filmden...

Sonsuz mu


Şarkıya dikkat!

Ve eğer dramatik sona üzülmekle finaldeki ‘esprilere’ sinirlenmek arasında kararsız kalmışsanız, jeneriği de kaçırabilirsiniz. Halbuki “Sonsuz”un en büyük sürprizi orada gizli: Yıllardır yeni bir şey söylemeyen Leman Sam’ın sesinden bir şarkı... “Sonsuz mu... Ölüm var mı... Ay doğar mı... Gün dönmeden geceye, dağlardan, nehirlerden yazdığımız şarkımızı söyler...”
Ve biz çakılıp kalıyoruz koltuğa. Şarkının adı “Sonsuz”. Söz: Şevval Sam. Müzik: Engin Arslan.
Şaşırtıcı, çıkışta filmin soundtrack albümünü bulabiliyoruz ve “Sonsuz” CD çalarımın bir parçası haline geliyor. Söz, müzik ve ses müthiş bir buluşma halinde. Sam ailesini anlatmaya ne hacet, biraz besteciden söz edelim: Bilhassa halk müziği meraklılarının iyi tanıdığı bir isim Engin Arslan. Ama aslında çok yönlü bir müzisyen. Bağlama, tambur, lavta, cura çaldığı sazlardan bazıları, Kalan Müzik’in bilumum işlerinde adını, Şevval Sam’ın konserlerinde yüzünü görmek mümkün.
Bir de tabii yol arkadaşları Nail Yurtsever ve Cem Tuncer ile çalışmaları var. “Sonsuz”un müzikleri de bunlardan biri. Daha önce yine Cemal Şan’ın “Dilber’in Sekiz Günü” ve “Ali’nin Sekiz Günü” filmlerine müzik yapan üçlü, geçen yıl Ankara, Adana ve İstanbul film festivallerini ödülle kapatmıştı.
Nail Yurtsever, en çok “Ihlamurlar Altında”nın müzikleriyle adını duyurmuş bir müzisyen, Cem Tuncer birçok iyi albümde karşımıza çıkan çok yetenekli bir caz gitaristi.

Yeni bir şirket

Üç arkadaş, “Sonsuz”un müzikleriyle birlikte hayatlarında yeni bir sayfa daha açmış, ENC Müzik adlı bir şirket kurmuşlar. Bu albüm de ortaklıklarının ilk ürünü.
İçinde sadece “Sonsuz” şarkısı yok haliyle. Filmin Engin Arslan ve Nail Yurtsever imzalı son derece etkileyici tema müzikleri var. Yetkin bir müzisyen ekibinin çaldığı, birine Cihat Aşkın’ın kemanıyla konuk olduğu...
Ayrıca bar sahnelerinden iki şarkı var mesela; besteleri Cem Tuncer’e, sözleri Fulya Özlem’e ait, özellikle “Karanlık”, rock severleri çarpacak bir parça.
Velhasıl, “Sonsuz”u görecekler müziğine kulak versin, hele hele finali sakın kaçırmasın... Ve dileriz müzikteki bozulmalar gala gecesine özgü bir cilvedir, değilse düzgün halleri CD’de mevcut.