Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Binamızda sağlıklı yaşam rüzgarları esiyor bu ara. Sigara yasağının hemen ardından bir “Kalbinize iyi bakın” konferansı düzenlendi örneğin. Ve doğrusu, Cleveland Clinic Kalp Damar Hastalıkları Departmanı Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Murat Tuzcu’nun sözleri, en azılı tiryakiyi bile düşüncelere sevk edecek gibiydi.
Riski nasıl azaltırız, damarlarımızı nasıl koruruz derken, bir de kriz anında ne yapacağımızı öğrensek tamamdı. Zaten biliyorduk ki kalp krizi dediğin göğüs ağrısıyla, bulantıyla, terlemeyle kendini gösteren bir şeydi...
Ve fakat yanılıyormuşuz meğer. Hatta sadece biz değil, tıp da bir aymazlık içindeymiş bu konuda. Çünkü son yıllarda anlaşılmış ki bu sinyaller kadınlar için geçerli değil.
Çoğu zaman “Psikolojiktir hanım” diye geçiştirilen bir dizi sıkıntı, ciddi kalp-damar sorunlarına delalet olabiliyormuş meğer. Ve bugüne kadar kadınlara erkeklerle aynı teşhis ve tedavi yöntemleriyle yaklaşan tıp, acz içindeymiş kadın kalbi karşısında. 

Kadındır, alıngandır...

Bir gülüşme oldu bu bilgiden sonra salonda... Ve erkek meslektaşlarımızda hafif bir rahatlama... “E daha tıp çözememiş, biz ne yapalım?” değil mi... Ne kadar uğraşsak nafile...
Beni de aldı mı bir düşünce... Kadın kalbi hakikaten bu kadar gizemli bir şey mi acaba? İçinde ne olup bittiğini dışarıdan asla göremeyeceğimiz, sinyal filan vermeden çat diye kırılıveren... “Aaa, ne oldu acaba? Ne güzel de geçinip gidiyorduk...” diye hayretle bakıp, “Kadın işte, sağı solu belli mi olur” diye ‘tutarsızlığına’ vereceğimiz... Yahut kırılgan, hatta ‘alıngan’ bir varlık olduğuna hükmederek kendimizi teskin edeceğimiz... Bu mudur yani?
İşin tıbbi tarafına bakarsak, Prof. Tuzcu, bu durumun kadınların damar yapısındaki farklılıktan kaynaklandığı görüşünde. O yüzden erkeklerle aynı belirtileri göstermiyor işte. Ama bu hiç sinyal vermiyor mu demektir gerçekten?

Kalbe giden yollar

Sonra düşündüm, tıbbın yanılgısı, hayatın her alanında yaşanan sorunu açıklıyor galiba. Kadının kalbine giden yollar erkeklerinkinden farklı işte, Türkçesi bu. Karanlık dehlizlerden, ucu bucağı belirsiz labirentlerden filan söz etmiyorum. Belki daha bile düzdür de, muhtemelen tıpkı damarları gibi daha ‘ince’ olabilir.
E siz bu yollara ‘otoban’ muamelesi yapıp bodoslama dalarsanız bir yer gelir geçemezsiniz. Yolu tıkarsınız, kaza yaparsınız... Ne siz ulaşabilirsiniz bir yere, ne de kalbe kan gider tabii... Hoşgeldiniz kalbi kırık kadınlar ve onları bir türlü çözemeyen erkekler diyarına.
Tıp en azından hatasının farkında. Gene Prof. Murat Tuzcu diyor ki “Araştırmalar hep erkekler üzerinde yapıldı.” Orta yaşlı beyaz erkekler üzerinde ve sonra bulgular genelleştirildi... Ve ne oldu? Tutmadı...
Konferansın sonunda ben de rahatladım doğrusu. En azından tıp erkek formüllerinin kadında işe yaramadığının farkında. Hatta “Kalpte durum böyleyse kim bilir diğer alanlarda nasıldır?” gibi “Üzerinde durmayalım, psikolojiktir”in ötesine geçen bir anlama çabası bile mevcut.
Hani vardır ya, “Kadın şunu derken aslında ne demek ister?” konulu yazılar... Kadın kalbinin sırrını veriyormuş gibi görünür erkeklere... Asıl ben size bir sır vereyim, hepsi palavra. Demek ki kadının sözünü kendi dilinden duymak lazım. Erkeklerin tercümesinden okuyup anlamaya çalışmak doğru değil.