Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Biraz toprak, biraz toz, biraz et ve biraz kan:
İşte karşınızda mutsuz insan!”
“Sen Woyzeck, sadece ve sadece iyi bir insansın. Ama erdem yok sende!”
Nasıl ezeli ve ebedi bir mesele... İnsan nedir aslında? Erdem, ahlak ve namus kıskaçlarına sıkıştırılmış insan nedir? Hangisi ‘insan’ yapar bizi, hangisi ‘iyi insan’?
Bu konular üzerine oynatılmış kalemlerin haddi hesabı yok ya, en sağlamlarından biri de, Georg Büchner’in 1800’lerde yazdığı, ölümüyle yarım kalan metni... Bir kıskançlık sonucu sevdiği kadını öldüren Woyzeck’in gerçek hikayesi üzerine dillendirilen bir halk söylencesine dayanıyor aslında. Savaştan dönen Woyzeck, sevgilisini bıraktığı gibi bulamıyor. Bir de çocuğu var üstelik ve kocası yok.
Woyzeck seviyor ama kadını, belki bir yol bulacak, belki affedip unutacak ama o çok bilen ‘toplum’ izin vermiyor buna. “Bir dakika, erkek misin, değil misin?”ler giriyor devreye. “Bir piçin babası olmayı içine sindiriyorsan nerede kaldı senin erdemin?”
Erdem böyle bir şeydir ya çünkü; bakanın durduğu yere göre şekil değiştirir. Toplumun pek mühim ‘değer yargılarına’ sığabilmek için cinayeti bile içine sindirir. Namusunu temizlemiş, bu yüzden ‘erdemli’ bir katil olarak sürdürebilirsin yaşamını, toplum da seni alkışlar.
Tatbikat Sahnesi, muhtelif yönleriyle günümüz Türkiyesi’yle örtüştüğü için seçtiği ‘Woyzeck Masalı’yla İstanbul seyircisinin karşısına çıktı geçen hafta.
İstanbul’da Levent Melodi Pasajı’nda açtıkları yeni sahnelerinin teknik donanımı henüz bu çapta bir müzikalin hakkını veremeyeceği ve tabii ki 25 kişilik bir gösteriyi ilk etapta daha fazla seyirciye sunmak istedikleri için Zorlu’da.

Haberin Devamı

‘Woyzeck’ Ozenli bir iş

'Söz’ün etkisi çok kalmadı
Erdal Beşikçioğlu’nun serbest bir uyarlamayla rock müzikali olarak sahnelediği (daha önce Nick Cave ve Tom Waits versiyonları da var) ‘Woyzeck Masalı’nın müzikleri Onur Yüce’ye ait ve sahiden çok başarılı. ‘Bir Ankara gitar efsanesi’ Süleyman Bağcıoğlu, davulda Barış Menküer, klavyede Murat Köselioğlu, basta Mehmet Öztürk ve saksofonda Onur Yüce’den oluşan orkestra tarafından çalınıyor, çok da iyi söyleniyor. Özellikle iki solist; Metehan Güler ve eflatun saçlarıyla Müjde Kızılkan büyüleyici.
Koreografi de bir diğer efsaneye; Binnaz Dorkip’e emanet. Bu ekiple ortaya “Bizde niye müzikal yapılamıyor” kompleksimizi yerle bir edecek, özenli bir iş çıkıyor. Tabii ki Woyzeck’te son yılların parlak isimlerinden Ahmet Melih Yılmaz’ın müthiş oyunculuğunu, burada sayamadığım bütün diğer oyuncuların performanslarını da anarak, itiraz noktama geliyorum. ‘Woyzeck’ gibi söz ağırlıklı, insanın her cümlesini sindirmeye ihtiyaç duyduğu bir metnin bu müzikalin içinden seyirciye yeterince geçtiğini düşünmüyorum. Müzikal olmaz diye reddetmiyorum yanlış anlaşılmasın; bu yorumda bunun eksikliğini duydum diyorum.
Erdal Beşikçioğlu Hürriyet’ten Haşim Kılıç’a verdiği röportajda hedefinin “16 yaşındaki insanın iki saniyede bir geçen algı biçimini yakalayabilmek” olduğunu söylüyor. Bilemem, belki bundandır; bir buçuk saat son derece yetkin; dekorundan kostümüne, dansından müziğine hayranlıkla izlediğim bir gösteri oldu.
Süper bir rock konseri, hatta. Albümü çıksın anında alırım. Ama dediğim gibi ‘söz’ün etkisi çok kalmadı bende.