Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Her yeni çıkan Dot oyununu ilk haftası içinde görmeyi neredeyse prensip haline getirmiş biri olarak, nedense ‘Malafa’ya gitmem biraz gecikti. Sezon sonunda İstanbul Tiyatro Festivali’nde oynadıklarından beri aklımdaydı oysa.
Bunu diğer Dot oyunlarından da daha fazla merak etmemin sebebi, zaman zaman İngiltere’den ithal tiyatro yapmakla suçlanan topluluğun bir yerli yazarla buluşmasından duyduğum heyecandı. Çünkü ‘Malafa’, ‘Kinyas ve Kayra’, ‘Ziyan’, ‘Piç’, ‘Zargana’ gibi kitaplarıyla fanatik bir okur kitlesine sahip olan Hakan Günday’ın 2005’te yayımlanan romanından kendi uyarladığı bir oyundu. Ve tam tahmin ettiğim gibi Dot ekibine bir eldiven gibi uymuştu.
Oyun, Antalya’daki dev bir kuyumcuda geçiyor, Topaz’da. Ağzı fazlasıyla laf yapan, becerikli tezgahtarların gelen turistleri soyup soğana çevirdiği, kapısından girenin tokatlanmadan çıkamadığı bir yer işte. Aslında tamamen kendi anayasası olan, satış için her yolun mübah olduğu başlıbaşına bir dünya. Hatta lisanı bile başka... Satıcılar karşılarındaki müşteriyi kazıklarken kendi aralarında özel terimler kullanıyorlar, ‘tezgaha getirilen’ kaz uyanmasın diye belki...

Haberin Devamı

Yaldızların altındaki imitasyon hayat

Kandırılmaya hazır olun

Murat Daltaban’ın sahneye koyduğu oyunun, Dot seyircilerinin artık çok yakından bildiği bir genç oyuncu kadrosu var. Aslında çoğu artık dizilerin de tanınan yüzleri haline geldiler. Satıcılarımız, müthiş enerjileriyle izleyenin başını döndüren Tuğrul Tülek, Rıza Kocaoğlu, Cemil Büyükdöğerli ve Berrak Kuş. Yolunmakta olan kaz grubumuz ise İbrahim Selim, Emel Çölgeçen, Elvin Aydoğdu, Mert Can Sevimli, Onur Öztay, Pınar Töre ve Yusuf Akgün’den oluşuyor.
Dot’un Mısır Apartmanı’ndaki salonuna girip yerinize oturduğunuz anda, siz de artık o ‘kaz’lardan birisiniz, hayırlı olsun. O cilalı, pırıltılı şovu izlemeye, katılmaya, kandırılmaya hazır olun. Gözünüzü boyayanlar çok mahir oyuncular, o nedenle ‘acımayacak’tır canınız. Muhtemelen çok gülüp çok eğlendikten sonra, aslında neye güldüğünüzü, Topaz’ın sahiden kendi yaşadığınızdan yıldızlar kadar uzak bir başka gezegen olup olmadığını düşünmeye gelecek sıra.
Dot’un hep yaptığı bu zaten. Çoğunlukla müthiş bir tempoyla işleyen, seyir keyfini artıran bir gerilimi ve mizahı olan bir oyun izliyorsunuz, ‘eğlendiğiniz’ 1-2 saat geçiriyorsunuz, çıkıp da kendinizle başbaşa kaldığınızda sizi rahatsız etmeye başlıyor izlediğiniz şey.
‘Malafa’da, göz boyayan ‘yaldızları kazıyınca’ altından çıkacak imitasyon hayatla yüzleştiriyor seyirciyi, balona bir iğne daha batırıyor. Ama dediğim gibi, en azından acıtmadan yapıyor bunu, eli hafif. Bir de üstelik ‘eden buluyor’ bu kez.