Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Genç kuşağın çok özel yönetmenlerinden biri, François Ozon. Ani kayıplarla, beklenmedik ‘sürprizlerle’ sarsılan, dağılan hayatları, acımasız denecek kadar çıplaklıkla, ama yine de insancıl bir dille anlatır filmlerinde. İkili ilişkiler, ailenin ikiyüzlülüğü, ölüm ve yas, merkezdedir çoğu zaman.
En unutulmazlarından ‘Kumun Altında’, yan yana uzanmış güneşlendiği kocasını gözünü açtığında bulamayan bir kadının hikayesini anlatır örneğin. Adam sır olup gider, öldü mü, kaçtı mı, bilinmez. Şahane Charlotte Rampling’in oynadığı kadının durumu kabullenme ve yas süreciydi Ozon’un ilgilendiği.
Charlotte Rampling’i daha sonra yönetmenin ‘Havuz’ filminde de izlemiştik. Onun bu yaşı biraz ilerlediğinde unutulmaya yüz tutan muhteşem kadın oyunculara düşkünlüğü, vefası, Çağan Irmak’ı anımsatıyor bana. ‘Veda Vakti’nde de Jeanne Moreau’yu oynatmıştı mesela, mükemmel bir seçimle. Orada da ünlü bir reklam fotoğrafçısıyken bir anda kanser olduğunu ve çok az zamanının kaldığını öğrenen genç bir adamın gerçekle yüzleşme, dünyayla vedalaşma sürecini izliyorduk.
Bu her filmine sabırsızlıkla koştuğum yönetmenden ‘fantastik bir masal’ diye sunulan ‘Ricky’yi izlediğimde çok hayal kırıklığına uğradığımı söylemeliyim. Ve “Eyvah” dedim, “Ozon da dümen kırdı.” Küçük hikayelerdeki gizemi yakalamak yerine kanatlı bir bebek yaratmak ürkütücü bir durumdu Ozon sineması adına.

Yaşasın, Ozon ‘Yuva’ya döndü


Bu nedenle korka korka gittiğim ‘Yuva’dan iyi bir film izlemenin verdiği mutluluk ve sahici bir ‘yuvaya kavuşma’ duygusuyla çıktım.
Ozon, yine bildiği sulara dönmüş. Mousse ve Louis, genç, güzel, aşık bir çift. Rüya gibi bir tablo. Gelgelelim, uyuşturucu bağımlılığı bu mutlu çifti paramparça ediyor, Louis (‘Veda Vakti’nin başrol oyuncusu Melvil Poupaud, ama ne yazık ki pek az görüyoruz bu filmde) ölüyor, Mousse (Isabelle Carre) tek başına kalıyor. Daha doğrusu, karnındaki bebeğiyle...
Ve Louis, pek saygıdeğer, zengin ailesinin tüm karşı çıkmalarına rağmen çocuğu doğurmaya karar veriyor. Hamilelik dönemini geçirdiği kır evinde bir ziyaretçisi oluyor bir sabah: Louis’nin erkek kardeşi, ailenin ‘kara koyunu’ Paul (Louis-Ronan Choisy). Ve bu ‘istenmeyen’ üçlü (Doğmamış bebek de bunun bir parçası, evet) arasında ilginç bir bağ kuruluyor.
Isabelle Carre, hem çok güzel, hem çok yetenekli bir oyuncu. Onu izlemek başlı başına bir zevk. İyi haber, yine bu hafta gösterime giren ‘Müşteri’de de oynuyor. Ama asıl bomba haber, kesinlikle François Ozon’un ‘yuvaya’ dönüşü. Dileriz Allah bir daha şaşırtmasın.

Haberin Devamı

Levent Yüksel’den iki soru
Single modası iyi geldi Türk popuna. Sertab Erener’in, Demir Demirkan’ın single’larının başarısı malum. Şimdi de elimizde Levent Yüksel’in single’ı var: ‘Aşk mümkün müdür hala?’ gibi düşündürücü bir soruyla geliyor albüm. Soran da Murathan Mungan olunca sözlerden yana kuşkumuz yok tabii. “Zamana aldırmadan / Korkmadan, utanmadan / Aşk mümkün müdür hala...” Sözleri Taner Ayan bestelemiş, ortaya alaturka tadı ağır basan tipik bir Levent Yüksel şarkısı çıkmış.
Hayatımıza ‘Yeter ki onursuz olmasın aşk’ diye kesin bir giriş yapmış Levent Yüksel, yıllar sonra artık soru sorma noktasına gelmiş görünüyor. Zira single’ın ikinci parçasının cümlesi de ‘Hangimiz hangimizi tamamlayabildik?’’Üzüle üzüle öğrendik, el sallamayı gidenlere’
Bu ikinci şarkının sözleri Habil Ceylan’a ait, bestesi Levent Yüksel’e.
Ortalığı kasıp kavuracak gibi görünmese de eli yüzü düzgün iki şarkılık bir albümle karşı karşıyayız. Bir de Levent Yüksel’in Sezen Aksu’yla birlikte kasım ayında çıkacak bir albüm hazırlamakta olduğu haberiyle.