Görmemiş, konuşmamış, üzerine düşünmemiş olayım derken Twitter’da Oray Eğin’i okudum: “Ayşe Arman’ın Hıncal Uluç röportajı YILLARCA tartışılacak ve hatırlanacak.”
Ayşe Arman’ın polis, Hıncal Uluç’un elleri kelepçeli, gözleri bağlı bir tutuklu olarak fotoğraf çektirdiği röportajdan söz ediyor. Pazar günü Hürriyet’i eline alan herkesin bir kez, sonra dönüp bir kez daha baktığı devasa fotoğraftan aslında. Zira röportajın kendisinde öyle büyük harfle YILLARCA tartışılacak bir şey yok.
Gazetecilik başarısı
İki yazarımız haftalardır köşelerinde götürdükleri tartışmayı bir de karşı karşıya gelip yinelemişler. Herkes hala kendi fikrini savunuyor, Ayşe Arman tabii ki “Sekssiz aşk olmaz” diyor, Hıncal Uluç “Bal gibi olur” diyor ve bunu örneklerle ispat etmeye çalışıyor.
Her ikisinin de yatak odalarında ne olup bittiğini neticede kendileri bilirler, bunu bizimle de paylaşmayı uygun bulmaları da kendi tercihleri elbette.
Ve fakat dediğim gibi hamdolsun ikisinin de köşeleri var ve bu fikirleri orada yazıyorlar zaten. O zaman biz bu röportajdan yeni ne öğrendik?
Ayşe Arman’ın polis kıyafetiyle nasıl görüneceğini... Hıncal Uluç’u da elleri - gözleri bağlı bu mizansenin bir parçası olmaya ikna edebileceğini... Bunun da gazetecilik başarısı olduğunu...
Tekrar başa dönersek, bu mesleği yaparken birinci kriterin ne olursa olsun ‘konuşulmak’ olduğunu da hatırladık bir kez daha. Bu röportaj Ayşe Arman ile Hıncal Uluç’un karşılıklı oturup sohbet ettiği fotoğraflarla sunulsaydı şu an kimse bunu konuşuyor olmayacaktı.
Çünkü sonuç itibariyle hiç sorulmadık sorular, hiç verilmedik cevaplar değil okuduklarımız. Her zaman söylediğinin tam tersini söyleyen ya da bugüne kadar susup birdenbire bomba açıklamalar yapan biri yok ortada.
Haber değil mizansen
Aslında bir röportaj da yok, bir ‘mizansen’ var. Bir sahne tasarlanmış, fotoğraflanmış, etrafına da ona uygun sorular - cevaplar döşenmiş. Bu sahnede okura düşen de bu kalıpları zorlama cesaretini alkışlamak.
Ben yıllarca alkışladım Ayşe Arman’ı. Çok iyi bir röportajcı, alanında cesur bir kalem, kendine özgü bir kadın olduğunu düşünerek. Pervasızlığını da, bu toplumun genelgeçer ahlak kurallarına nanik yapan tavrını da beğenerek...
Ama çok üzgünüm, ben bir meslektaş olarak yine o kimsenin soramadığı soruları soran kadını alkışlamak isterdim. “Helal olsun, filancaya da şunu sorabilmiş” diye konuşmak isterdim hakkında, çektirdiği cüretkar fetişizm fotoğraflarının detaylarını tartışmak yerine.
Zira bu konuşulan gazeteciliğe dair bir şey değil artık... Ortada haber yok, köpeğin adamı ısırdığı anın fotoğrafı var, hepsi bu.
Bir komedi yıldızı doğuyor