Başak Demiriz

Başak Demiriz

basak.demiriz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Danışan: “Yaşasın yaz geliyor, güneş açıyor, tatil yaklaşıyor, artık daha iyi hissederim” diye hayal ederken hiçbir şey değişmiyor, hatta gerginliğim artıyor. Hele geçtiğimiz hafta çok zor geçti.
Dr. Başak: Sizi sıkan bir şeyler oldu anlaşılan.
Danışan: İşyerimde geçen hafta aksilikler oldu. Yetiştirmem gereken bir iş var, onunla ilgili sorunlar yaşadım. Aslında benim suçum değil, başka bölümdeki arkadaşlar işlerini zamanında teslim etmeyince benimki de gecikecek. O kadar gerildim ve bunaldım ki canım evden dışarı çıkıp işe gitmek istemedi, bütün gün TV seyredip her şeyi unutmak istedim. Arkadaşlarımı, ailemi bile görmek istemedim.

‘iÇiMiZDEKi SESLER’LE BAŞ ETME YOLLARI
Dr. Başak: Neden bu kadar kötü hissettiğinizi tam olarak anlamak istiyorum, aldığınız işi zamanında yetiştiremeyecek misiniz?
Danışan: Evet. Rezil oldum yani.
Dr. Başak: Duygularınıza biraz daha odaklanalım. Şimdi anlatırken neler hissediyorsunuz?
Danışan: Utanç, hayal kırıklığı, kızgınlık, bıkkınlık ve sonununda kocaman mutsuzluk...
Dr. Başak: Bu kadar yoğun olumsuz duygular yaşarken evden çıkmak, kimseyle görüşmek istememeniz çok doğal. Duygularımız davranışlarımızı etkiler. Bu duygulardan en çok hangisi sizi rahatsız ediyor, hangisini azaltmak isterdiniz?
Danışan: Utanç galiba. Utancım azalırsa mutsuzluğum da azalır gibi geliyor.
Dr. Başak: Öyleyse önce utanç duygusu üzerine çalışacağız. Aklımızdan bir düşünce geçmeden, bir duygu yaşayamayacağımızdan bahsetmiştim. Bu nedenle içimizdeki seslere kulak vermeye çalışacağız.
Danışan: Rezil olduğumu hissediyorum.
Dr. Başak: Aslında ‘rezil olduğunuzu’ düşünüyorsunuz ve bu nedenle de utanç hissediyorsunuz. Önce düşünce gelir sonra duygu. Bunu bir örnekle daha iyi açıklayabilirim. Trafikte sıkışmış kalmış iki kişi hayal edin. Birincisi kendini çaresiz, kızgın ve mutsuz hissediyor ve içinden ‘Nefret ediyorum bu trafikten, keşke başka bir işim olsaydı, neden başka insanlar gibi şanslı değilim’ gibi konuşmalar geçiriyor.
Danışan: Ben de trafikte sıkışıp kalınca kendime buna benzer şeyler söylerim.
Dr. Başak: Böyle şeyler söyleyince siz neler hissediyorsunuz?
Danışan: Kızgınlık ve bıkkınlık.
Dr. Başak: Şimdi trafikteki ikinci kişiyi düşünelim. Onun içindeki seslerse şöyle diyor; “Bu trafikte orta yerimden çatlasam da bir şey yapamayacağıma göre en iyisi kendim için bir şeyler yapayım, mesela uzun zamandır dinleme fırsatını bulamadığım CD’mi dinleyebilirim veya 10 kere derin nefes alarak gevşemeye çalışabilirim.” Bu kişi nasıl hissediyordur?
Danışan: Oooh, belli ki bu kişi gevşemeye hazır zaten. İçinden de öyle diyorsa çok iyi hissediyordur.
Dr. Başak: İki kişinin içinde bulunduğu durum birbiriyle tıpatıp aynıyken nasıl oluyor da ikisi de ayrı hissediyor?
Danışan: Karakterleri farklıdır.
Dr. Başak: Olabilir ama durumla ilgili düşüncelerimizi sadece karakterimizin şekillendirdiğini düşünürsek, karakterimizin de değişmeyeceğine inanarak, kendimizi bu şekilde olumsuz düşünmeye ve hissetmeye mahkum etmiş oluruz. Oysa düşüncelerimizin şekil almasını etkileyen bir çok etken var; küçüklükten beri gelen alışkanlıklarımız, öğrendiklerimiz, inançlarımız, hayata bakış açımız. Bu düşünceler daha sonra ‘iç sesler veya otomatik düşünceler’ olarak duygularımızın ve davranışlarımızın yönünü belirliyor.
Danışan: Yani ‘insanın karakteri aynı kalsa da düşünceleri değişebilir’ demek istiyorsunuz.
Dr. Başak: Değiştirmek istediğiniz her şeyi değiştirebilir, geliştirebilirsiniz. Düşüncelerimizi değiştirebilirsek duygularımız da değişir ve dolayısıyla davranışlarımız da.
Danışan: Kimse mutsuz olmak istemez. Yani ben de o trafikteki ikinci kişi gibi rahat olmak isterdim ama ben bunun bir yapı meselesi olduğunu sanıyordum doğrusu.
Dr. Başak: Çoğu kimse sizin gibi düşünüyor, çünkü düşünceler o kadar hızlı ve otomatik geçiyor ki farkına bile varmıyoruz. Duygularımızın aklımızdan geçen düşünceler neticesinde ortaya çıktığını kabul etmek çok kolay değil. Çünkü duygularımız için çoğunlukla başkalarını, durumları veya olayları suçlamaya alışmışız. Oysa duygularımızdan sadece kendi düşüncelerimiz ve iç diyaloglarımız sorumlu.
Danışan: Düşüncelerle duyguları ayırt etmek lazım öyleyse, bu da çok kolay olmayabilir.
Dr. Başak: Aklınızdan geçen seslere, iç diyaloglara kulak verdiğinizde düşüncelerinizin farkına varmış olursunuz. Şimdi sizin iç seslerinize dönelim. Biraz önce en çok ‘utanç’ duyduğunuzu söylemiştiniz. Utanç hissini yaşıyor olmanız için mutlaka iç sesleriniz size bir şeyler söylüyordur. Şimdi işyerinizdeki durumu tekrar düşünün ve bu seslere dikkatinizi verin, neler duyuyorsunuz?
Danışan: “Beceremedin, beceriksizin tekisin, bir daha kimse sana güvenmeyecek, rezil olacaksın” gibi sesler.
Dr. Başak: Bu cümleleri tek tek yazmanızı isteyeceğim. Şimdi bu düşüncelerin ne kadar doğru olup olmadığını test etmemiz lazım. Çünkü bazen farkına varmadan kendi kendimize söylediğimiz sözler çok da rasyonel olmayabilir. Bir tanesini ele alalım. “Beceriksizin tekisin”, bunu yazalım ve şimdi bu cümleyle ilgili sorularıma cevap vermenizi isteyeceğim. Beceriksiz olduğunuz her zaman doğru mu?
Danışan: Yok, her zaman değil neyseki, aslında genelde becerikli olduğum söylenir.
Dr. Başak: Geçmişte doğru muydu?
Danışan: Doğru olduğunu söylersem haksızlık yapmış olurum.
Dr. Başak: Öyleyse bütün resme baktığınızda ne görüyorsunuz?
Danışan: Yetiştirememiş olmam benim için bir doğal olarak bir gerginlik yaratacak ama aslında bu benim ne geçmişte ne de şimdi beceriksiz olduğumun kanıtı.
Dr. Başak: Böyle düşündüğünüzde ne hissediyorsunuz?
Danışan: İçimdeki sesler biraz sakinleşti. Yani ‘beceriksizsin’ diyen sese aslında rasyonel bir şekilde cevap vermiş oldum. Kendime kızgınlığım da daha az.
Dr. Başak: Öyleyse bundan sonra, olumsuz bir duygu hissettiğinizde hemen içinizdeki seslere kulak verin. Neler diyorlar? Sonra duyduklarınızın doğruluğunu araştırın. Bu yöntemi başarabildiğinizde bir çok olumsuz duyguyla başetmeyi de öğrenmiş olacaksınız.