‘En büyük dert kopyacılık’

Moda kariyerine bir denim firmasında tasarımcı olarak başlayan Burçe Bekrek, 2008’de Fashion TV’nin ‘gelecek vaat eden moda tasarımcısı’ ödülünün ardından, 2010’da markasını kurdu. Tasarımcılarının çoğunun ‘couture’ yaptığı yıllarda, Bekrek 62 parçalık koleksiyonuyla hazır giyime yönelerek iddiasını gösterdi. Tasarımcıyla Nişantaşı’nda gizli bir bahçe havasında olan showroom’unda buluştuk.

Markanızı nasıl tanımlıyorsunuz?

Tarz olarak minimal, felsefe ve kalite olarak maksimal bir lüks hazır giyim markası. Sadece doğal malzemelerle çalışıyorum.

Akademik kariyerinizden bahseder misiniz?

İtalya’da aldığım tasarım eğitimime değer katmak için masterımı Instituto Marangoni’de ‘fashion styling’ üzerine yaptım. 2008’den beri Yeditepe Üniversitesi’nde sanat tasarım ve fashion styling dersleri veriyorum.

Moda konusundaki kavram karmaşası için ne düşünüyorsunuz?

İtalya’dan döndüğümde verdiğim ilk dergi röportajımda, bana “Size ne diyelim?” diye sordular. Bunu soran kişi moda tasarımcılarına stilist denildiğini, bana ne diyeceğini tam olarak bilemediğini söylemişti. O zaman stil editörü diye bir şey çıkarmışlardı. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kavram yok.

Bloggerlar da dahil herkesin tasarımcı, herkesin stilist olduğu günümüzde bu kavram karmaşasının düzelmesi çok zor. Kopyacılık en büyük dert.

Türkiye’deki yaratıcılık konusunda ne düşünüyorsunuz?

Birçok moda dergisinde, yurt dışındaki dergilerdeki moda çekimlerinin kopyalarını görüyoruz. Styliste alan bırakılmıyor.

Styling’le bir parça rezil de olunur vezir de. Türkiye’de insanlar bunu ne kadar anlamış durumda?

İnsanlar styling’i kombin yapmak zannediyor. Kombin yapmak değil, stil için iletişim kurmaktır. Sadece bir elbise, bir ayakkabı ve bir çantayı bir araya getirmek değil, bu parçalarla karşınızdakinin aklında algı yaratmak gerekir. Birçok insan moda çekimlerinde stylist olarak çalışıyor, konsept çalışması yapmıyorlar. Ama yurt dışında çok uzun araştırmalar yapılıyor.

Moda başkentlerine özel çizim