Trend kahini Lidewij Edelkoort, artık lüksün özel alan demek olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Birçok marka, butiklerinde özel alan yaratıyor. Ama bir de İstanbul gibi DNA’sında lüks olan şehirlerde doğanlar var!”
Time dergisi tarafından dünyada moda alanında en etkili 25 kişiden biri seçilen, dünyaca ünlü trend kâhini Lidewij Edelkoort; 21-22 Şubat tarihlerinde, BMW ana sponsorluğunda düzenlenen alldesign 2014 Uluslararası Tasarım Konferansları ve Yaratıcı Endüstriler Fuarı için İstanbul’daydı. İşte anlattıkları...
Son 15 yılda sadece 5 kez İstanbul’a gelebilecek vakit bulduğunu ama ilk gelişinden bu yana İstanbul’un tasarım anlamında çok yol kat ettiğini söyleyen Lidewij Edelkoort ile İstanbul’da en beğendiği mekanlardan biri olan Çırağan Kempinski’de buluştuk. İşte anlattıkları...
Siz kariyerinize başladığınızda da trendler bu kadar kadar önemli miydi?
Ben 1975’te bu işe başladığımda ‘trend tahmincisi’ diye bir iş tanımı henüz yoktu. O zaman yaptığım işle dalga geçen çok insan oldu. Bugünse müşterilerimiz arasında tüketici markalarının yanı sıra bankalar, müzeler ve şehirlerin de bulunması bu işin ne kadar ciddi bir iş olduğunu kanıtlıyor.
Time dergisi tarafından dünyada moda alanında en etkili 25 kişiden biri seçilmek nasıl bir duygu?
Benim moda dünyasında kişisel olarak direkt bir etkim yok. Ben kendimi büyük bir çarkın dönmesini sağlayan dişlilerden biri olarak görüyorum.
Lüks sektöründen bahsederken ‘Sessiz Lüks’ diyorsunuz. Nedir bu sessiz lüks?
Celine, Hermes gibi markalardan bahsediyorum. Bu markaların tasarımlarını satmak için logo kullanmaları gerekmiyor. Bunun için de markanın çok belirgin bir karaktere sahip olması gerek. Bir de artık lüks; ‘özel alan’ olarak tanımlanabilir. Lüks tüketiciler artık lüks otellerde kalmak yerine, özel villalarda kalmayı tercih ediyor. Alışverişte de bu böyle artık.
Lüks sektöründe gösteriş yok mu olacak?
Hayır. Çünkü hâlâ çok sayıda gelişmekte olan ülkenin, hatırı sayılır gelişmekte olan burjuvazisi var. Bir de İstanbul gibi DNA’sında lüks olan şehirlerde doğanlar var.
Göğüsler değil beyin ön planda
Çabasız şıklık son zamanlarda çok moda. Bu tarzı nasıl yorumluyorsunuz?
Stella McCartney ve Isabel Marant gibi kadın tasarımcılardan ilham alan yeni nesil kadın tüketicilerin benimsediği bir akım. Bağımsız doğmuş olan bu kadın figürleri, aynı zamanda iyi bir kariyere ve genelde büyük bir aileye sahip. Bu kadın figürü de rahat kıyafetler tercih ediyor. Bu kadının olayı göğüslerinden çok beynini ön plana çıkarmak.
Şu an son derece sade bir tarzınız var. Gençliğinizde de böyle miydi?
Gençliğimde defilelere girebilmek için davetiyelerin kopyalarını yapar ya da gizlice içeri girerdim. Tek amacım; fark edilmek ve ‘ben bu işi biliyorum’ mesajı vermekti. 25 yıl önce lüks bir tayyör ve spor ayakkabılarla defilelere katıldığımda bu görüntü herkesi şok ediyordu. Şimdi ise Couture defilelerinde spor ayakkabılar görüyoruz. Bu da trendlerin genele yayılması için ne kadar uzun bir zamana ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Bugünse işim dolayısıyla beyaz bir sayfa gibi olmam gerekiyor.
DÜNYA ÇOCUKLAŞTI!
Moda dünyasındaki oyuncak çılgınlığı hakkındaki görüşleriniz nedir?
Bu akım, büyümek istemeyen yeni nesil tüketiciyi temsil ediyor. Yeni nesil, ekmek elden su gölden yaşamayı tercih ediyor. Buna dünyanın çocuklaşması da diyebiliriz. Pastel renkler ve cibinlikleri anımsatan tulumlar bu etkiye örnek.
KADINSI GÖRÜNÜM KALMADI
Erkek ve kadın gardırobunun ortak kullanımını destekleyen akımın altında sizce neler yatıyor?
Genç çiftler aşk ve evlilik ilişkilerinde arkadaş olmayı ön planda tutuyor. Bebeklerle ilgilenen erkeklerin sayısında bir artış görüyoruz. Hayatı ve rolleri paylaşan bu çiftler gardıroplarını da paylaşabiliyor. Bomber ceketler, asker pantolonları, mokasen ayakkabılar ortak giyilebilen parçalar arasında. Artık kadınsı görünüm zaten neredeyse yok oldu.