Bihter Ayyıldız

Bihter Ayyıldız

tbkrxm@yahoo.fr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir köşe yazarı olarak en iyi beslendiğim alan etkinlikler oluyor. Bu şekilde konuyu yerinde görüyor ve markayla bir deneyim yaşama fırsatı buluyorum. Ama o kadar çok etkinlik daveti alıyorum ki, çok seçici olmam gerekiyor. Peki katılıp katılmamaya nasıl mı karar veriyorum?
Mesela davetiye, bir marka-
nın kendisi hakkında söylediği
‘ilk gerçek’ oluyor. Davetiyeyi görür görmez, kafamda o daveti yapan marka hakkında ve davetin içeriği hakkında bir fikir oluşuyor. Bu da kararımda çok etkili oluyor.
Bundan yaklaşık 10 gün önce bir davetiye aldım. Aslında tam olarak bir davetiye denemez; daha çok bir manifestoydu. Mutluluğu ve geçmişte bizi mutlu eden şeylerin bizi yeniden mutlu edebileceğini anlatan bir manifesto. İçinde şunlar yazıyordu:
“Hep birlikte kaybettiğimiz harmonimizi, dengemizi ve yaşam enerjimizi yeniden kazanmak istiyoruz. Anılarımızı canlandırmak, çocukluk günlerimizdeki sıcaklığı tekrar kazanmak ve dünyamızı
yeniden oluşturmak istiyoruz.”
Address İstanbul’da pazar günü gerçekleşen (Re)Happyning Sergisi’nde, içlerinde Ajda Pekkan, Altan Erkekli, Arzu Sabancı, Demet Evgar, Dilek Hanif, Pınar Sabancı ve Saffet Emre Tonguç’un bulunduğu 60’a yakın ünlü ismin kendisine ilham ve mutluluk veren bir eşyası, bir şiiri ya da bir fotoğrafı yer alıyor. Serginin, çocukluğumuzun en güzel günlerinin geçtiği bir lunapark ortamında gerçekleşmesiyse etkinliğin en eğlenceli yanı. Mutluluğun resmi derler ya, bu sergi benim için ‘mutluluğun cismi’ sergisi oldu. Sergi alanının ortasındaki atlı karıncaya çocuklardan çok biz yetişkinlerin hücum etmesi de bu davete katılan herkesin manifestoda yazan çocukluk günlerindeki mutluluğa olan özlemlerinin en büyük kanıtıydı.
Peki bu etkinlik nereden mi çıkmış? Aslında etkinlik Address İstanbul’un 10’uncu yıl kutlamalarının bir parçasıymış. Markanın stratejik danışmanı Başak Pelister de ev dekorasyon markalarının bir arada olduğu bir markanın içinde ev, özel hayat, mutlu anlar ve anılar olduğunu düşünerek bu manifestoyu oluşturmuş.
Kısacası etkinliklik duygulardan doğmuş. Bu sebeple de gelenler atlı karınca üzerinde birbirlerine kısa şortlu zamanlarını anlatırken buldu kendini. Bu yazıyı niye mi yazdım? Markaların iletişimini yaparken, ürüne değil, ürünü kullanan insana hatta bu insanın duygularına dokunursanız, o insan da gelir o ürüne dokunur.
Bundan başkası dostlar alışverişte görsün olur. Ne var ne yok merak edenler için söylüyorum; sergi üç ay sürecek...