ROMA’NIN FENDİ

Kendimi bildim bileli, moda ikonum hep annem olmuştur. Annemden anladığımsa iyi giyinmenin sırrının matematik ve sanatın bir araya geldiği kişisel yorumlama olduğudur.

90’lı yıllara kadar pek marka bilmezdim, zaten o sıralar gündüz ve gece kıyafetleri için ayrı terziler vardı. 90’ların başlarında annemin kullandığı giysilerde birbirine geçmiş iki F harfinden oluşan bir logo görmeye başladım. Markanın adı da Fendi’ydi. Özellikle İtalya’dan döndüğü zaman, ne var ne yok toplardı. Annemin giydiği markalar arasında en çok bu markayı sevdim. Hiçbir zaman günün çizgilerine kesin uyan parçalarını görmedim. Her tasarım zamansızdı. Özellikle paltoları ve deri ürünleri ilgimi çekiyordu.

O zamanlar bu markayı sadece bir butik getirip satıyordu. Ne günlerdi…

İşte yıllar geçip de kendimi moda ve marka dünyasının içinde bulunca Fendi’nin her yaptığını ve tarihini yakından incelemeye ve izlemeye başladım.

Fendi Roma’da doğan bir aile şirketi. Küçücük bir butikten bu günlere gelmiş.

Şu an şirketin başında bulunan üçüncü kuşak temsilcisi Silvia Venturini, haziran ayında bu yıl altıncısı düzenlenen Ist. Festival’e konuk olmuştu.

Ist. Festival

Burada bir parantez açıyorum. Demet Müftüoğlu Eşeli ve Alphan Eşeli’nin kurduğu Istanbul’74’ün düzenlediği bu kültür sanat festivalinin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Ist. Festival’e sadece sanatçılar değil, yaptığı işlerle dünya çapında tanınan, saygı gören ve ilham veren isimler de katılıyor. Paneller arasında da bu isimlerle birlikte çay - simit atıştırırken sanki misafirlikte tanıştığınız bir kişi yakınlığında iletişim kurabiliyorsunuz.

Silvia Venturini de bu isimlerden birisi. Kendisinin katıldığı paneli ve diğerlerini Istanbul’74’ün internet sitesinden izleyebilirsiniz. Hatta izleyin.

Moda tarihinin ilkleri

Konuya geri dönecek olursak, marka bugüne kadar, uzaydan görülebilen tek nokta olan Çin Seddi’nde ilk defile gibi çok fazla ilke imza attı. Moda dünyasının Benjamin Button’ı olarak gördüğüm Karl Lagerfeld gibi bir isimle 60 yıla yakındır iş birliği yapıyorlar.

Bu, moda dünyasındaki moda evi tasarımcı iş birliği örnekleri arasında ilk ve tek oluyor. Zaten moda dünyasını biraz takip ediyorsanız, artık moda evleri ve tasarımcılar arasındaki trafiğin, pinpon maçına döndüğünü siz de görüyorsunuzdur.

İşte markanın başarısının ardında yatan da bu olabilir diye düşünüyorum. İstikrar ve marka tarihi arşivinin, hiçbir zaman tozlu raflarda değil, yaşayan beyin ve kalplerde muhafaza edilmesi.

Aşk’la geçen 90 yıl

Fendi doğduğu şehir olan Roma’nın Vatikan’dan sonra en önemli tarihi eseri olan Trevi Çeşmesi’nin restorasyonunu gerçekleştirmişti.

Marka, 7 Temmuz Perşembe akşamı 90’ıncı yılını ‘Aşk Çeşmesi’ olarak da bilinen Trevi Çeşmesi üzerine kurulan cam platformda gerçekleşen ‘Legends and Fairytales’ defilesiyle kutladı.

Fendi 90’ıncı yıl kutlamaları kapsamında, markanın tarihini ve Roma ile arasındaki derin bağları vurgulayan FENDI ROMA kitabının prömiyeri gerçekleştirilirken, Fendi’nin üstün el işçiliği ve zengin tarihinin canlı bir kanıtı olan The Artisans of Dreams sergisi de açıldı.

Dün akşam aile yemeğinde, başarılı olmanın sırrını konuşuyorduk. İşini severek yapan, değerlerine, kendine sadık kalan ve para hırsıyla değil, başarı arzusuyla çalışan herkesin maddi manevi başarıyı elde edeceği konusunda hemfikir kaldık.

Fendi özelinde de durum bundan ibaret. İşini seven ve ona tutkuyla bağlı bir aile. Kendi doğdukları ve markalarını yarattıkları ülkeye ve şehre sahip çıkma ve aşkla geçen 90 yıl... Bu 90 yıl da zaten bir aşk çeşmesinden başka nerede kutlanabilirdi ki?